2026 bütçesi ne anlam ifade ediyor?

Abone Ol

Aralık ayı geldi ve yine Meclis’te bütçe görüşmeleri takvimi başladı. Geçtiğimiz yıllarda Meclis’te bütçe görüşmeleri trafiği devam ederken bizler bu satırda bütçe kanun tasarısı değerlendirmeleri yapmıştık. Ancak ülkenin ekonomik olarak geldiği nokta itibarıyla bu yıl bütçe rakamlarını analiz etmeyi anlamsız buluyorum. Bu nedenle bugün tek tek bütçe rakamlarını değil, bütçedeki bazı rakamları ele alarak bu bütçeyi hazırlayan kadroları ve zihniyeti değerlendirmek istiyorum. Zira bütçe bir gelir ve harcama planlaması olmasının yanı sıra o bütçeyi hazırlayan kadroların ekonomiye bakış açısı bakımından sahip olduğu zihniyetin aynası niteliğindedir.

Her şeyden önce henüz planlama aşamasında 2,712 trilyon TL açık vermesi planlanan bütçe, başlangıçta konulan bu hedef itibarıyla bir liyakatsizlik bütçesidir. Geçtiğimiz yıl sene başında yapılan bütçe kanununda 1,9 trilyon lira olarak öngörülen bütçe açığı hedefi, yıl içerisinde 2,2 trilyon olarak güncellenmiş ve Kasım ayı itibarıyla bütçe açığı 2,12 trilyon seviyesine ulaşmıştı. Bu yıl bütçe kanununda 2,712 trilyon olarak belirlenen bütçe açığı hedefinin geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi tutturulması çok da olası görülmemektedir. Dolayısıyla daha başlangıç aşamasında toplam bütçenin yaklaşık %14'lük bir kısmının açık olarak planlandığı bir bütçeyi hazırlayan kadroların liyakat sahibi olduğunu hiç kimse iddia edemez. İkinci olarak 18,9 milyar TL olarak belirlenen 2026 yılı bütçesinde faiz ödemelerine ayrılan pay 2,742 milyar TL olarak belirlenmiştir. Bu rakam toplam bütçe giderlerinin %14,5'ine tekabül etmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı'nın bütçesinin 1,943 trilyon TL, Sağlık Bakanlığı'nın bütçesinin 1,474 milyon TL olduğu göz önüne alınırsa faiz için ayrılan rakamın ne kadar büyük olduğu çok daha iyi anlaşılacaktır. Bu arada faize ayrılan bütçe kalemi iktidar yanlıları tarafından ülkenin merkezi yönetim borcu ile ilgili söylenen yalanları da ortaya koyar niteliktedir. Ülkenin borçları, 1 yıllık faizi yaklaşık 2,7 trilyon lira tutacak kadar büyük rakamlara ulaşmıştır. Biz bu satırlarda söz konusu borçların yabancı para cinsinden ne kadar yüksek faizle alındığını defalarca yazarak ifade etmiştik. Faize ayrılan bu rakam, bütçenin yöneliminin değerlendirilmesi bakımından da önemlidir. Şunu hepimiz biliyoruz ki; günümüz koşullarında bir ülkenin kalkınmasının AR-GE faaliyetleri ve bunun sonucu ortaya çıkacak yüksek teknoloji yatırımlarına bağlıdır. Dünyanın gidişatı göz önüne alındığında ülkemiz açısından çok kritik öneme sahip tarım sektörü de dahil olmak üzere tüm üretim alanlarında bugün AR-GE ve yüksek teknoloji yatırımlarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Bu bağlamda bütçeden AR-GE faaliyetlerine ayrılan payı %1,4 seviyesine çıkarmakla övünen bir iktidarın, faiz harcamalarına ayrılan miktarı bunun 10 katı noktasına taşımış olması, bu bütçenin "kalkınma" odaklı bir yaklaşımla hazırlanmadığının ispatı niteliğindedir.

Bütçe ile ilgili bir diğer önemli nokta da bütçe gelirlerinin %87,21'lik bölümünün vatandaştan alınacak vergilerden oluşmasıdır. Bu durum, ekonomi yönetiminin yukarıda ifade edilen liyakatsizliğinin faturasının millete ödetilmesinin hedeflediğini göstergesi niteliğindedir. Üstelik söz konusu vergi geliri hedeflerinin sadece %11,14'ünü kurumlar vergisi tahsilatı oluşturmaktadır. Geriye kalan vergi gelirlerinin büyük ölçüde dolaylı vergiler ve ülkenin önemli bir kesimini oluşturan ücretlilerden peşin olarak kesilen gelir vergisi tahsilatı olduğu göz önüne alınırsa, aslında ekonomideki kötü yönetimin faturasının düşük gelir sahibi geniş halk kesimlerine ödetilmek istendiği daha net görülecektir. Bu yorumu destekleyen bir başka veri de hazırlanan bütçede kurumlar vergisi hedefinin azalması, gelir vergisi tahsilatı hedefinin ise önemli ölçüde artmasının hedeflenmesidir. Yani ülkenin vergi yükünü şirketler, kurumlar değil zaten ekonomik kriz yükünün altında ezilen dar gelirli ücretli ve dar gelirli kesim çekecektir.

Hazırlanan bütçe kanun tasarısını daha uzun uzun tartışmak mümkündür. Ancak Sayın Bakan’ın ifadesi ile geçtiğimiz yıl “Negatif %12’lik büyüme sağlanan” tarım sektörü başta olmak üzere ülke için hayati birçok konu başlığının gerekli önemi görmediği bu bütçe tasarısı ile ilgili yukarıda kısaca ifade ettiğimiz rakamlar üzerinden bu bütçeyi hazırlayan zihniyeti değerlendirmek yeterlidir. Sonuç olarak bu bütçe, adaletten ve kalkınma imkânı sağlayacak imkânlardan yoksun, geniş halk kesimlerinin sırtındaki yükü daha da artıracak, ülke ekonomisini yöneten zihniyeti başarısızlığını ve iflasını anlatan bir kanıt niteliğindedir. Tabii anlamak isteyene...