Peki, 2015’de Türk dış politikası nasıl olacak Türkiye’yi nasıl bir gündem bekliyor Tekrar gündeme gelen “eksen kayması” tartışmaları ya da dış politikada yeni bir “tercih” ne kadar olası 2023’e giden süreçte 2015 nasıl bir anlam ifade ediyor 2015 Türkiye açısından gerçekten bir dönüm noktası olabilir mi
Yeni bir yıla girdiğimiz dönemde bu soruları atlamak ya da bu konuyu ele almamak elbette çok da şık olmazdı. O yüzden biz de bu köşede bu konuyu sıcağı sıcağına ele almaya çalışacağız.
Evet, kâğıda dökmesi kolay ama cevaplaması bir o kadar da zor sorular ile karşı karşıyayız. Merkezinde yer aldığımız bu hızlı değişim-dönüşüm sürecinde ne matematiksel olarak ne de fallar açarak bu soruların cevabını bulabilmek mümkün değil. Öyle ki, bir tarla dolusu papatyayı alıp, fal açmaya kalksanız bile yine de “işte cevap bu” diyemezsiniz...
***
Nedenine gelince, öncelikle bu soruların cevabı “dönemsel” değil, “yapısal” nedenlerde saklı. Ayrıca, birden fazla değişkenin etkili olduğu ya da olmaya çalıştığı yeni bir dünya inşa süreciyle karşı karşıyayız.
Dolayısıyla, aktörler bazlı küresel güç mücadelesinin seyri de hiç kuşkusuz burada oldukça önemli bir yere sahip.
Ve ne yazık ki Türkiye bu sürecin yönünü başlı başına belirleyebilecek bir kapasiteye, iradeye sahip değil. Dolayısıyla son birkaç yıla ya da 10 yıla bakarak bu sorulara net ya da en azından sağlıklı bir cevap verebilmek mümkün değil. Ancak bir takım öngörülerde bulunabiliriz ki, açıkçası bu da göz ardı edilmemesi gereken bir öneme sahiptir, özellikle de belirsizliklerin had safhaya çıktığı bir dönemde...
***
Hiç kuşkusuz 2015 Türkiye açısından çok zor bir yıl olacağa benziyor. Çok boyutlu bu sorunlar, büyük ölçüde iç siyaseti de hedeflemeye yönelik görünüyor. Aynen 50’li, 80’li ve 90’lı yıllarda olduğu gibi. 11 Eylül ve 1 Mart Tezkeresi krizlerinden bu yana yaşanan gelişmeleri de göz ardı etmemek gerekiyor.
Fakat bunun için çok uzaklara gitmeye gerek yok. 2015 için 2014’ten devreden “sorunlu miras”a kısaca bakmak bile yeterli olacaktır...
Bu sorunların başında hiç kuşkusuz Suriye-IŞİD ağırlıklı Ortadoğu geliyor. Açıkçası Türkiye açısından Suriye krizi 2014’te “Pakistanlaşma” sendromunu da gündeme getirmişti. Suriye’nin yanı sıra Irak’ta da etkili olan terör örgütlerinin faaliyetleri, Suriye’nin bir kasabası olan Ayn-el Arap’taki (Kobani) gelişmelere gerekçe gösterilerek 6-8 Ekim’de “iç savaş provası” yapılması, 2015’te Türkiye açısından oldukça zorlu bir sürece işaret ediyor.
Bu noktada, Türkiye’nin içeride “çözüm süreci” üzerinden köşeye sıkıştırılmak istenilmesi ve bunun hiç de kolay geçeceğe benzemeyen cumhuriyet tarihinin belki de en kritik seçiminin bir aracı/fırsatı haline dönüştürülmek istenilmesi, 2015 Baharı’nın çok sert geçeceğine yönelik önemli sinyaller olarak değerlendiriliyor.
***
Doğu Akdeniz’den Kafkaslara kadar uzanan bu hatta Türkiye, başını Yunanistan-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ikilisinin çektiği, arka planda AB, ABD, İsrail ve Rusya’nın etkili olduğu bir kriz durumu ile de karşı karşıya.
Türkiye buna daha önce Mısır, Lübnan ve Suriye üzerinden geliştirdiği işbirlikleri ile cevap verebiliyordu. Adeta İsrail denizden de kuşatılmıştı. AB’nin Yunanistan-GKRY üzerinden yaptığı manevralar da bölgesel ağırlık Türkiye’den yana olduğu için bertaraf edilebiliyordu. Fakat şimdi bu durumdan bahsedebilmek mümkün değil, 2011 itibarıyla bölgede dengeler değişmeye başlamış durumda.
Türkiye’nin içinde bulunduğu “değerli yalnızlık” durumunu bir fırsata çeviren Yunanistan-GKRY-İsrail üçlüsü, bölgede yeni bir denge geliştirmiş durumda. Bu dengenin önemli sacayaklarından birisi ise hiç kuşkusuz Mısır ve 2014’ün son çeyreğinde gerçekleştirilen deniz tatbikatı Akdeniz’de suların daha da ısınacağını gösteriyor.
Dolayısıyla Türkiye açısından Doğu Akdeniz’deki güç mücadelesinde yeni bir pozisyon belirleme oldukça önemli. Fakat bunun için yeni araçlara ve işbirliklerine ihtiyacı var.
2014’ün son aylarında yaşanan bazı gelişmeler, Türkiye’nin 2015 itibarıyla bir takım krizleri sona erdirebileceğini gösteriyor. Nasıl mı Bir sonraki yazımızda 2015’e devreden sorunlar bağlamında bu hususa da açıklık getirmeye çalışacağız.