150 bin hayatın müzakeresi mi olur?

Abone Ol

Uluslararası toplantılarla Suriye sorununa çözüm bulma

arayışları, aslında katillere zaman tanımak, akan kanı artırmaktan öte bir

anlam ifade etmiyor. Üç yıla yaklaşan bir süreden beri Suriye de kan akıyor,

150 bin kişinin öldüğü ifade ediliyor, hapishanelerdeki 11 bin muhalifin

işkence ile öldürüldüğü fotoğraflarla belgeleniyorken hâlâ bir takım insanlar

masa başına geçerek neyin müzakeresini yapıyorlar anlamak mümkün değil. Gelinen

noktada soruna müzakerelerle çözüm bulunabileceği havasının estirilmesi ölümlere

karşı ilgisizliğin ötesinde dünyayı kandırmaktan başka ne anlama gelebilir

Çünkü müzakerelerde herkes kendi bakış açısına göre

gelişmeleri izaha çalışıyor. Yapılan açıklamalara göre Cenevre 2 Konferansı na

35 ülke temsilcisi katılıyor. Katılımın fazla oluşu sorunun çözümüne katkı

sağlamaktan çok çözümsüzlüğü sürekli kılacağını söylemek yanlış olmaz. Aslında

Suriye de yaşananların iki tarafı var. Bir yanda Esad ve yönetimi, diğer

tarafta muhalefet cephesi. Muhalefet cephesini de bir bütün olarak düşünmek

yanlış olur. Çünkü muhalifler de kendi aralarında farklı gruplara ayrılmış

durumdalar. Bazı gruplar bu çatışmaların ardından ayrı bir devlet kurmanın

peşindeler. Yani Suriye de Esad yönetimine karşı mücadele veren grupların

farklı hedefleri ve beklentileri var. Hatta bu çatışanların bazıları barıştan

çok çatışmanın sürmesini istiyor olabilirler. Bu bakımdan çatışan tarafların

belli bir noktada birleşmeleri mümkün değil. Böyle olunca da Suriye deki

olaylara Suriye içinden çözüm bulmak mümkün görünmüyor. Çözüm dışarıdan

gelecek. Ancak, bunun da Suriye ye bir dış müdahale olarak düşünülmesi, bir

başka ifadeyle bu ülkenin küresel güçler tarafından işgaline evet demek de

mümkün değil. Suriye ye bir askeri müdahale olmadan çatışmaları bitirmek

mümkündür. Özellikle Esad ın destekçileri net bir şekilde desteklerini

çektiklerini açıkladıkları anda çatışmalar büyük ölçüde hafifleyecektir. Esad

koltuğunu sağlam gördüğü sürece Suriye de kan akması sürecektir. Meseleye bu

açıdan bakıldığında Suriye de üç yıla yakın bir süredir akan kanın birinci

dereceden sorumlusu Esad ise ikinci dereceden sorumluları da ABD ve Rusya dır.

Çin in Esad a destek veriyor olması özellikle Rusya nın tutumu ile alakalıdır.

Rusya desteğini çektiğini açıkladığı anda Çin kenara çekilecektir. Bu bakımdan

Cenevre 2 Konferansı na 35 ülkenin katılıyor olması barışa yaklaşıldığı

anlamına gelmiyor. 35 ülke yerine iki ülke bu işin sona ermesini sağlayabilir.

Sağlayabilir ama buda sanıldığı kadar kolay değildir. Gelinen noktada Esad lı

bir çözüm Suriye için söz konusu olamaz. Böyle olunca da Esad kenara çekilmek

için bazı garantiler isteyecektir. Sözgelimi belirleyeceği bir ülkede hayatının

bundan sonrasını geçirme garantisi gibi. Yani Esad yargılanmaktan kurtulacağı

bir çözümün peşinde olacaktır. O zamanda 150 bin insanın kanının hesabının

sorulmaması gündeme gelecektir. Bu ise şimdiye kadar yaşanmış olanlar kadar

vahim bir sonuç demektir. Eğer Esad dan 150 bin kişinin hesabı sorulmayacaksa

öncelikli olarak Birleşmiş Milletler (BM) denen örgütün kendisini feshetmesi

gerekir. Dünya üzerinde barış ve adaleti tesis etmek için kurulduğu ileri

sürülen bir örgüt, 150 bin kişinin hesabını sormuyor/soramıyorsa kendini

feshetmesi insanlık için daha hayırlı olur.

Yazımı Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim in, Beşar

Esad ve rejim bizim kırmızıçizgimizdir sözünü aktararak, Irak, Kuzey Irak ve

Suriye de bizim kırmızıçizgilerimizin olup olmadığının gözden geçirilerek bu

çizgilerin yeniden belirlenmesi gerektiğini hatırlatmak istiyorum.