Madde 3- “2709 sayılı kanunun 76. Maddesinin birinci fıkrasında yer alan “yirmi beş” ibaresi “0n sekiz” şeklinde, ikinci fıkrasında yer alan “yükümlü olduğu askerlik hizmetini yapmış olanlar” ibaresi “askerlikle ilişiği olanlar” şeklinde değiştirilmiştir” şeklindedir. Demek oluyor ki lise son sınıf, hatta devre kaybı olan üçüncü sınıf öğrencileri arasına aktif siyaset sokulacak aralarında siyasi rekabet oluşturulacak ki en ateşli çağlarında bu öğrencilerin kavga etme ihtimali vardır. Yani liselere anarşi sokulmuş olacaktır. Ayrıca en azından o genç dimağların kafasına aktif siyasetin girmesiyle dersleri aksayacak, özellikle seçim yılında son sınıflarda başarı düşecektir. Ve yine deha derecesindeki öğrencilerin siyasete itilmesiyle ilerde fen ve teknik sahasında keşif ve icat yapacak elemanlardan mahrum kalacağız. Özellikle Siyonizm rahat durmaz ve çok zeki öğrencileri siyasete teşvik ederek orada harcanmalarını hedefleyebilir. En kötüsü de hiçbir tecrübesi olmayan bu gençlerin Meclis’te hükümetin veya etkili kişilerin oyuncağı haline gelerek şahsiyetlerini kaybetmeleridir.
Maddenin ikinci bölümünde “askerlikle ilişiği olanlar” şeklindeki değişiklik henüz askerlik çağına gelmeyen öğrencilerin para karşılığında askerliklerini yapmış olarak gösterilebileceği amacını ortaya çıkarmaktadır ki bu öğrenciler arasında zengin-fakir ayırımının göze batmasına sebep olar ki tehlikeli olabilir.
Madde 6’nın üçüncü paragrafında “Meclis araştırması belli bir konuda bilgi edinmek için yapılan incelemeden ibarettir”, beşinci paragrafında “Meclis soruşturması Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında 106. Maddenin beşinci, altıncı ve yedinci fıkraları uyarınca yapılan soruşturmadan ibarettir”, altıncı paragrafında “Yazılı soru yazılı olarak en geç on beş gün içinde cevaplanmak üzere milletvekillerinin Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlara yazılı olarak soru sormalarından ibarettir” deniliyor ki gensoru ile bakanların düşürülmesi söz konusu edilmemiştir.
Madde 8’de Cumhurbaşkanının göre ve yetkilerini sayarken 12’nci paragrafında “Milli güvenlik politikalarını belirler” ifadesi vardır ki kanaatime göre çok yanlıştır. Zira milli güvenlik politikaları cumhurbaşkanının tek başına belirlemesi çok yanlıştır. Milli Güvenlik ve Bakanlar kurulu ile birlikte belirlenmelidir. Aynı maddenin 14’cü paragrafında “Türk silahlı kuvvetlerinin kullanılmasına karar verir” deniliyor ki bu da yanlıştır. Bu Cumhurbaşkanına tek başına savaş açma yetkisi vermektir.
Madde 9’un ikinci paragrafında “Cumhurbaşkanı hakkında bir suç işlediği iddiasıyla TBMM üye tam sayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılması istenebilir” deniyor ki bu soruşturma açmak değil, açalım demektir ki 600 milletvekili olan bir mecliste bu sayıyı bulmak çok zordur. Yine aynı paragrafta “üye tam sayısının beşte üçünün gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verilir” ifade vardır ki burada üç yüz altmış sayısını bulmak da çok zordur. Özellikle meclisi yenileme yetkisi verilmiş bir Cumhurbaşkanı için bu imkânsız derecesinde zordur.
Aynı maddenin dördüncü paragrafında rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde dağıtılır ve dağıtımından itibaren on beş gün içinde kurulda görüşülür, TBMM üye tamsayısının üçte ikisinin gizli oyuyla yüce divana sevk kararı alabilir” deniliyor ki bu 400 milletvekili demektir ve meclisi yenileme (feshetme) yetkisi olan bir Cumhurbaşkanına karşı imkânsız gibidir. Aynı maddenin altıncı paragrafında ise “Cumhurbaşkanının görevde bulunduğu sürede işlediği iddia edilen suçlar için görevi bittikten sonra da bu madde hükmü uygulanır” ifadesi yer alıyor ki aynı rakamlar isteniyor ve sorgulama çok zorlaştırılmıştır. Adeta Cumhurbaşkanı sorumsuz bir kişi haline getiriliyor. Hâlbuki sorgulanmayacak tek varlık Yüce Allah’tır.
Madde 12’nin ikinci paragrafında “Cumhurbaşkanı… yurdun tamamında veya bir bölgesinde süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edebilir” deniliyor ki Cumhurbaşkanı bakanları kısa sürede toplayıp onlarla karar alarak ilan etmek varken böyle bir karar alması bakanları veya MGK’yı hiçe saymak anlamına gelir. Aynı maddenin sekizinci paragrafında “Olağanüstü hal sırasında çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri üç ay içinde TBMM’de görüşülür” deniliyor ise de iki üç ayda atı alan Üsküdar’ı geçeceği açıktır.
Madde 14’te “Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun Adalet Bakanı başkanı ve Adalet Bakanı müsteşarının da tabii üyesi olduğu ve dört üyesini de cumhurbaşkanının seçeceği üç üyesinin de TBMM’ce seçileceği” ifade ediliyor ki Meclisin çoğunluğu Başkanın partisinden olacağı için tarafsız bir kurulun oluşması mümkün değildir. Yapılan bu değişiklikte Cumhurbaşkanının partili olacağını da görüyoruz ki durum daha da karışık hale geliyor.
Madde 16’nın A fıkrasında Cumhurbaşkanı tek başına yapacağı işler ile Yüksek Askeri Şûra’nın kararları yargı denetiminin dışındadır” deniliyor ki bu da kabul edilemez. Allah’tan başka herkes hesap vermek zorundadır. Aynı maddenin D fıkrasında “146. Maddenin birinci fıkrasında yer alan “on yedi” ibaresi “on beş” şeklinde değiştirilmiştir” ifadesi yar alıyor ki bu AYM üye sayısıyla ilgilidir. Niçin açıkça ifade edilmemiştir. Merak ediyorum doğrusu. Hepinize hayırlı referandumlar diliyorum.