Türkiye dindarlaşıyor mu sekülerleşiyor mu? Kafanızın bile zor sığabildiği küçücük bir pencereden bakarsanız biri değilse diğeridir.
Herkes kendi bulunduğu yerden Türkiye fotoğrafı çekiyor.
Kendi bulunduğumuz noktadan değil Türkiye’nin geldiği noktadan çekmek gerek fotoğrafı. Evet, şu inkâr edilmez bir gerçek, Türkiye’ye bir şeyler oluyor.
Sebebi açık, zira Türkiye’de bir şeyler oluyor. Bütün mesele buna bir isim bulmak. Siz sekülerleşiyor deyin ben dünyevileşiyor, kapitalistleşiyor diyeyim, bir başkası dindarlaşıyor desin. Bu teşhislerin hiçbiri hâlihazırdaki durumu değiştirmez. Sekülerleşme üzerine çalışmalarıyla tanıdığımız Volkan Ertit bundan bir buçuk sene kadar evvel üzerine basa basa “Türkiye dindarlaşmıyor, aksine dinden uzaklaşıyor” demişti de bir süre sonra söylediği sözün altında kalmıştı.
Gerçekten de Türk halkının din ile ilişkisi kuvveden fiile geçmedikçe kolay anlaşılmayacak bir potansiyeldir.
Dinin karşısında yer aldığını sandığımız insanların sırası gelince nasıl civanmert bir din müdafii haline geldiğini görebiliyoruz.
Volkan Ertit’e söylediği sözü yediren de bu oldu. Ertet’insekülerleşme tezi 15 Temmuz gecesi yerle bir oldu. Meğerse mekteplisi alaylısı biz bu milleti tanımıyormuşuz. Halk tahmin etmediğimiz biçimde paradigmayı değiştiriverdi. Bir akademisyenin hazırladığı bilimsel çalışma karşısında acziyetinin itirafıydı bu: “Arkadaş, sonra demedi olmasın, benim sekülerleşme tezi çöktü. Darmadağın oldu. Son iki senedir sizleri trollediğim için kusura bakmayın, ben de bu halk tarafından trollendim. Ulan adam Allah Allah diyerek apartmanın çatı katına çıkarak savaş uçağının üzerine atlamaya çalışıyor. Üç yüz bin kiloluk tanka kafa atıyor, yeşil bayrak taşıyor, ateist arkadaşım meydanda “tekbir”den sonra en güçlü Allahu Ekber diye bağırıyor”
Baktığınız yer halkın durduğu yere uzaksa onunla ilgili değerlendirme yaparken pot kırar, çam devirir ve sonunda mahcup olursunuz. Sosyolog olmak sosyal ortamların içerisinde bizzat organik olarak bulunmayı da gerekli kılar. Anlık görüntüler bir toplumu değerlendirmek için yeterli değildir. Hele bir de söz konusu ettiğiniz toplum Türk toplumu ise. Bu toprakların ateisti bile kendine özgüdür. Ne Fransız’a benzer ne İngiliz’e; yerli dindarlık gibi yerli inkârcılık diye bir şey vardır. Ne zaman kendi hakikatiyle yüzleşir hale gelse inkâr ettiği şeyin bir anda mümini haline gelir.
Diğer taraftan, bu memleketin “sekülerliği” başka memleketin sekülerliğine de benzemez. Orta ölçekli, gelir durumları sabit ve stabil kitleler dünya nimetleriyle doğru düzgün tanışmış bile değilken nasıl “dünyevi” hale gelecek? Bu çok zor.
Dinin tam karşıtı nasıl dünya değilse, dindarlığın karşıtı da dünyevilik ya da sekülerleşme değildir. Ölümü, faniliği, yokluğu ve yokluğun akrabası sayabileceğimiz yoksulluğu derinden yaşayan bir millet kolay kolay ahiret bilincini kaybetmez. Hele Ramazan günlerinde memleketin dinle başı hoş olmayan her ferdi bir anda Yahya Kemal kompleksi yaşamaya başlar.
Bu manevi atmosferi dolu dolu içerisine çeken her kişi bu iklimin vatandaşı haline gelir.
Dindeki esneklik dinsizlikte lakaytlığa dönüşür. Memleketin inanmış insanı nasıl gündelik ibadetlerinde istikrarı kaybediyor ve dindarlığı dar bir alana sıkıştırıveriyorsa, aynı şekilde bu memleketin dinsizi, ateisti de inanmama istikrarını koruma zafiyeti yaşamaktadır. Ateist bir insanın mümin davranışları sergilemesi içinde bulunduğu bu ağırlığı taşıyamaması ile ilgilidir.
Kıyamet aşısı olan milletler er geç kendilerine gelirler.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.