Çok fazla konuşulan bir konu değil ama yoğun gündem arasında dikkatlerinizi biraz da bu tarafa çekmek istiyorum…
Türkiye’nin “çarpık yapılaşması” derken gözlerimizi biraz da “çarpık sanayileşme”ye de çevirmek zorundayız.
Ne demek mi istiyorum;
* Mesela, 1935 yılında İstanbul’un nüfusu 883.414 iken 2017 sayımına göre, 15 milyonu geçti… Şimdi daha fazla… İstanbul’un nüfusu 1935 yılına göre neredeyse 20 kat arttı…
* Mesela, 1935 yılında İzmir’in nüfusu 596.078 iken, şimdilerde 4,5 milyon dolayında. İzmir’in nüfusu 1935 yılına göre neredeyse 10 kat arttı…
* Mesela, 1935 yılında Ankara’nın nüfusu 538.669 iken bu rakam günümüzde 5,5 milyon civarında… Başkent’in nüfusu da 1935 yılına göre 10 kattan fazla artış göstermiş…
* Mesela, 1935 yılında Muğla’da 197 bin kişi yaşarken, bu rakam günümüzde 950 bin dolayında… Muğla’da da nüfus, 1935 yılına oranla yüzde 500 artış gösterdi…
* Mesela, 1935 yılında Bilecik 125 bin nüfusa sahip iken bu rakam günümüzde 221.00 dolayında…
***
* 1935 yılında Eskişehir’in nüfusu 182.961 idi.
* 1935 yılında Burdur’un nüfusu 96 bindi.
* 1935 yılında Amasya’nın nüfusu 128 bindi.
* 1935 yılında Mardin nüfusu 226.000 idi.
* 1935 yılında Kars’ın nüfusu 306.000 idi.
Şimdi bu illerin nüfusu ne kadar, acaba?
***
Bütün bunları neden anlattım? Neden bu soruları sordum?
Türkiye’de 1935 yılında illerin nüfusu ile 2018 yılındaki nüfuslarındaki artış oranlarındaki çarpıklığa dikkat çekmek istiyorum!
Kimi illerin nüfusu 15-20 kat artmışken kimi iller 1-2 kat artış göstermiş. Kimi iller de neredeyse yerinde saymış, adeta!
Peki, bu nereden, neden kaynaklanıyor?
Çarpık sanayileşme, çarpık yatırım dediğimiz tam da bu olsa gerek!
Niçin İstanbul’a yaptığımız yatırım kadar Diyarbakır’a da yapmadık?
Neden Kocaeli’ne kurduğumuz fabrikaların 1/10 kadarını Sivas’a, Van’a, Erzurum’a, Erzincan’a, Kars’a, Artvin’e kurmadık?
Neden bazı illerimizde nüfus patlaması yaşanırken diğer bazı illerimizde yıllardan bu yana ve de bir türlü durduramadığımız göç/göçler yaşanıyor? Neden, niçin, nasıl oluyor? Soruları artırmak mümkün…
***
Ve… Son bir soru; Milli Görüş lideri, Refah-yol Hükümeti Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, bütün bir sistemi zorlayarak, âdeta ittirerek, Doğu ve Güneydoğu’ya onca fabrikayı neden kurdu, sahi!
ÜSTAD’IN MİLLÎ GAZETE BASIN ŞEREF KARTI…
CNR’da Kitap Fuarı vardı. Biraz da sessiz sedasız dün sona erdi. Şöyle bir dolaştım. İzlenimlerim şöyle:
* Necip Fazıl Kısakürek Kültür ve Araştırma Vakfı standı büyük ilgi gören köşelerden biri idi. Güzel de bir sergi oluşturmuşlar; Üstad’ın fotoğraflarından ve özel eşyalarından oluşan. Üstad’ın Başbakanlık tarafından verilen Millî Gazete Basın Şeref Kartı da sergilenen özel eşyalarındandı. Şöyle bir düşündüm; Millî Gazete’den kimler gelmiş, kimler geçmiş diye!..Üstad Necip Fazıl’ın torunu ve Vakfın Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Şeyma Kısakürek Sönmezocak’a, “Bir cümle ile dedenizi ifade edebilir misiniz?” diye sordum. Şeyma Hanımefendi tek kelimelik bir cevap verdi: “Deha!” Üstad’ı ne kadar konuşsak, anlatsak az.
* Milli Gençlik Vakfı (MGV) Yayınları her zaman olduğu gibi yine fuarın yıldızı idi. Ziyaretçisi, ikramı, güler yüzü hiç eksik olmadı. Şemseddin Yer, artık MGV Yayınları ile özdeşleşen bir isim. MGV’nin Yayın Yönetmeni. MGV Yayınları’na gelen ziyaretçilerle arkadaşları ile birlikte yakından ilgilendi. Tacettin Çetinkaya’nın “ağabeyliği”nde güzel işlere imza atıyor, MGV Yayınları. Tebrikler…
* Ketebe Yayınları, Yeni Şafak Gazetesi’ni de bünyesinde barındıran Albayraklar Grubu’nun yayınevi. CNR’daki formatı görenlerin beğenisini kazandı.
* Geçtiğimiz yıl CNR’da mescitte ayakkabılarım çalınmıştı. O günden bu yana ne arayan oldu ne soran! Bu kez CNR yönetimi biraz daha tedbirli davranmış ve mescidi, merdivenle çıkılan asma kata dizayn etmiş. En azından hırsızlar için biraz daha zor bir mekanizma…
* CNR’da her zaman gördüğüm bir eksikliği daha doğrusu fazlalığı da bu vesile ile ileteyim; bir gazlı içecek 6 TL olur mu? Havaalanından daha pahalı neredeyse! Havaalanına yakın diye mi bu kadar pahalı, acaba!
HADİ CANIM, SEN DE!
28 Şubat Darbesi’nin kudretli generali Çevik Bir, yargılandığı mahkemede konuştu... Birkaç nokta dikkatimi çekti;
1- Mahkeme Başkanı Mustafa Yücesoy, Çevik Bir’e, “1997’de ikinci başkansınız. Sincan’da tanklar yürüyor ve basında bazı haberler çıkıyor. Siz ‘rutin tatbikat’ diyorsunuz. Ama büyük gazetelerde tam tersi haberler çıkıyor. Genelkurmay Başkanı ile bunu görüşüp ‘bu haberleri tekzip edelim’ demediniz mi?” sorusunu yöneltti. Çevik Bir, mahkeme başkanının bu sorusuna şu cevabı verdi: “Yapmaz olur muyuz, efendim”
* Sormak gerekmez mi; “Nerede bu tekzipler, bir de biz görsek!”
2- Emekli Orgeneral Çevik Bir, yaklaşık 2 saat süren savunması sırasında “Türban yasağı ile ilgili BÇG’nin hiçbir alakası yoktur. Benim annem de türbanlıydı” sözlerini sarf etti. Bu sözlere salonda bulunanlardan bazıları ‘yuh’ sesleri ile tepki gösterdi.
* Sormak gerekmez mi; “O dönem başörtülü olduğu için memuriyetten atılan, mağdur edilenlere ne demeli? Batı Çalışma Grubu’nun 6 milyon insanı fişlediği ortaya çıktı. Peki, ya ikna odaları!..”
3- Çevik Bir dedi ki; “Davamız kesinlikle, darbe davası değildir...”
* Sormak gerekmez mi; “Bir defa ‘cunta’ yapılanması ile TSK’nın genelini ayırmak lazım. İkincisi de, meşru bir hükümetin yıkılması için devletin tüm enstrümanları ile olanca gücünle bastırıyorsun ve baskılıyorsun. Bu mu darbe değil? Darbe değilse ne?
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.