İçtihat Nedir?
Arapça kökenli bir kelime olup, bir şeyi elde etmek için gayret etmek, çabalamak demektir. Buradaki anlamı ise müçtehidin karşılaştığı sorunu çözmek için gayret etmesi ve bu çabası sonucu ulaştığı bilgidir.
Fıkıh usulünde içtihat ise şer’i delillerden yola çıkarak hüküm çıkarmak ve anlamak için müçtehitlerin gayret göstermesidir. Burada kaynak kelime müçtehittir. Yani gayreti sarf edip hüküm çıkaracak olan müçtehittir. Müçtehit olmayanın sarf ettiği gayret bu anlamda değildir. Ayrıca, burada üzerinde gayret gösterilen konu İslami konular olmalı, bunun dışındaki konulardaki gayret alanımıza girmemektedir.
İçtihat kavramı bize şer’i hükümleri anlamanın yolunun delilleri araştırma, tetkik, tenkit ve inceleme aşamasından geçtiğini geçmesi gerektiğini göstermektedir. Buna göre bir konuyu ilim adamlarından, müftüden veya uzmanından sormak veya ilgili kitaplardan araştırmak içtihat değildir.
Müçtehit
Müçtehit, naslardan (Kur’an ve sünnetten) ve diğer istinbat yollarından hüküm çıkarabilecek bilgi, donanım ve kabiliyete sahip olan kişidir.
İçtihadın Şartları
- Arapçayı Bilmek: İslam dininin temel dili Arapça olduğundan bu alanda çalışan insanların bu dile tam hakim olması gerekir. Arapça bilmek demek, salt bir bilgi olmayıp, dilin tüm inceliklerini, gramer kurallarını, edebiyatını, mecaz, kinaye, istiare vb. dil ve mantık özelliklerini bilmesi gerekir. Bu bilgi çok büyük bir ilmi çalışmayı gerektirmektedir.
- Kur’an-ı Kerim’i Bilmek: Buradaki bilgi salt bir okuma değildir. Burada her ayetin sebeb-i nüzulünü, ahkâm ayetlerini, müteşabihleri, nasih ve mensuhlarını, hüküm bildiren ayetler ile diğer ayetler arasındaki ayrımı bilmeyi, hitap şekli ve bu hitap şeklinin anlamını, ayetlerin umum ve hususunu vb. özellikleri iyi bilmesi gerekir.
- Sünneti Bilmek: Sünnetten kasıt hadisler ve sîrettir. Yani Peygamberimizin hayatıdır. Hadis konusunda bir hadisçi kadar bilgiye sahip olmalıdır. Ravilerin hayatını, özelliklerini ve sikalıklarını bileceği gibi, hadislerin derecesi, senedi ve özelliklerini de bilmelidir. Aynı zamanda hadislerde de nasih ve mensuhu bilmeli, hadislerin vurud (yani söyleniş sebebini) bilmelidir.
Tabi ki müçtehidin bütün hadisleri bilmesine imkân yoktur. Sadece ahkâm hadislerini bilmesi yeterlidir. Bunların hepsini de ezbere bilmesine gerek yok, fakat bu bilgiler elinin altında olmalı ve bu bilgilerden hüküm çıkarabilmelidir.
- Usul İlmini, Fıkıh, Kıyas ve Hüküm Çıkarma Yöntemini Bilmelidir: Eskiler usulsüz vusul olmaz demişlerdir. Yani her müçtehit, içtihat için bir usul, yöntem takip etmelidir. Keyfi bir şekilde istinbat yapamaz. Hüküm çıkarmak için takip ettiği bir yol veya ortaya koyduğu bir yöntem olmalıdır. Buna biz usul-ü fıkhı bilmesi gerekir desek de müçtehit olan birisi mevcut yolların dışında yeni bir yol da üretebilir, bu da bir içtihattır. Müçtehit, fıkıh ilmini ve füru meseleleri bilmesi gerektiği gibi, kıyas ve diğer delil çıkarma yöntemlerini bilmesi gerekir.
- Üzerinde İcma (ittifak) Edilen Konuları Bilmek: Ümmetin üzerinde icma ettiği konuları bilmelidir. İcmaya aykırı kararlar vermemelidir. Bu konu genellikle eleştiri yapanların yoğunlaştığı noktadır. İcma nasıl delil olur diye veya kitap ve sünnetin yanında böyle bir delili koymak doğru mudur diye?
İcmadan kasıt tamamen ümmetin ittifak ettiği konulardır. Artık bu mesele toplum tarafından kabul edilmiş konu haline gelmiştir. Böylece toplumun kabul ettiği ve yaşadığı bir konunun dışına da çıkılmamış olunmaktadır. Tabi ki sahabenin icması bila şek kabul edilirken, tabiin veya etba-ı tabiin icması konusunda lehte ve aleyhte konuşanlar olmuş, hatta sahabe asrından sonra gerçek anlamda bir icma olmamıştır bile diyenler olmuştur.
- Şeriatın Maksat ve Gayesini Bilmek: Yani insanların maslahatları ile şeriatın maslahatlarının hüküm ve illetini (sebebini) bilmektir. Bundan dolayı insanların örf ve adetlerini de dikkate almak gerekir.
- Kabiliyet ve Zeki Olmak: Müçtehidin zeki olması ve içtihada kabiliyeti olması gerekir. Meselelerin ince noktalarını bilmesi gerekir.
İÇTİHAT İLE İLGİLİ DİĞER MESELELER
Peki, hangi konularda içtihat edilir ve hangi konularda içtihat edilmez. Yani birisi ortaya çıkıp ben müçtehidim ve her konuda içtihat ederim diyemez. İçtihat; haklarında kesin delil, nas bulunan konularda yapılmaz. Bunun dışındaki konularda yapılır.
İçtihat için belli bir zaman veya mekân şartı da aranmaz. Buna göre içtihat kapısı kapanmamıştır ve kimsenin de Allah’ın Müslümanlara vermiş olduğu bu hakkı almak gibi bir yetkisi bulunmamaktadır. Müslümanlar kıyamete kadar karşılaştıkları konularda içtihat yapabilir ve kendi çağlarının sorunlarını temel naslar ekseninde çözebilirler. Belki de içtihat kapısı kapanmıştır diyenlerin gayesi temel konularda tartışılacak her şey tartışıldı demek istemişlerdir. Fakat sürekli yeni problemler karşımıza çıkmakta ve Müslümanlar da buna yönelik çözümler üretmektedirler. Günümüzde içtihat kapısı kapanmıştır denilmesine rağmen aslında âlimlerimiz içtihat yapmaktadırlar. Organ nakilleri, kan nakli vb. gibi konularda görüş ortaya koymuş, yani içtihatta bulunmuşlardır.
İçtihat seviyesine ulaşmış olan bir âlimin taklitçi olması caiz değildir. Onun konuları araştırması ve elde ettiği bilgiye uyması gerekir. Fakat yukarda da belirttim, temel konulardaki problemler çözüldüğü için müçtehidin yeni konulara ve güncel meselelere odaklanması daha iyidir. Önemli olan günümüz insanlarının karşılaştıkları sorunlara çözüm üretmektir.
Bir müçtehit daha önceki içtihadından dönebilir mi?
Bir müçtehit, zamanla elde ettiği yeni bilgi ve delillerden dolayı önceki içtihadından dönebilir. Bu durumda artık yeni içtihadına göre karar verir. Fakat eski içtihadına göre vermiş olduğu kararlar, müçtehit içtihadını değiştirmesi nedeniyle bozulmaz.
Bir içtihat, başka bir içtihatla bozulur mu?
Her içtihat başlı başına bir hükümdür. Hiçbir içtihat başka bir içtihadı bozamaz veya yürürlükten kaldıramaz.
Bir âlim, sadece belli konularda uzman olup onun dışındaki konularda içtihatta bulunur mu?
Bir âlim, sadece belli konularda uzman olmuşsa, uzman olduğu konularda içtihatta bulunur, diğer konularda içtihatta bulunmaz. Buna içtihadın tecezzüsü yani parçalanması denir. Aslında bu kural günümüz için son derece uygun bir kuraldır. Çünkü tüm alanlarda uzman olmak günümüzde oldukça zor iken, belli konularda ihtisaslaşmak daha doğrudur. Bu durum, bizim belli konularda uzmanlar yetiştirerek o alanlarda karşılaştığımız sorunları bu uzmanlara yani meselde müçtehitlere çözdürebiliriz. Böylece içtihat geleneği günümüzde sağlıklı bir şekilde sürmüş olur.
İçtihadın Hükmü
Nesefi’de içtihadın hükmü hakkında şöyle denilmektedir: Müçtehit içtihadında bazen hata, bazen isabet eder. İçtihadın hükmü, zann-ı galiple isabettir. Müçtehit, bir meselede isabet edebileceği gibi hata da edebilir. O meselede kat’î olarak isabet etti-ğini iddia edemez. Bilâkis, büyük bir ihtimalle isabet ettiği söylenir.
Mutezile mezhebine göre; her müçtehit hakka isabet eder. Çünkü hukuk müteaddittir ve dolasıyla her müçtehit hakkı bulur. Hüküm, Allah indinde, müçtehidin içtihadına, tâbidir. Müçtehit, hakkı bulmakla mükelleftir. Eğer hakka isabet edemeyecek olsa idi; içtihat, güç yetmeyecek şeyi teklif etmek olurdu ki, bu da muhaldir.
Ehl-i sünnete göre ise; hak birdir. Verilecek hüküm, müçtehidin içtihadına tâbi değildir. Müçtehit, hakka isabetle mükellef değil, içtihat etmekle mükelleftir. Bunun için müçtehide, muhali teklif gibi bir durum yoktur.
İçtihat Kapısı Kapalı mı?
Günümüz Müslümanları arasındaki bir yanılgı da içtihat kapısının kapalı olduğu şeklindeki görüştür. Öyle bir kapı olmadığı gibi, hiçbir âlimin de bunu kapatma yetkisi ve gelecek nesillerin önünü tıkama gücü yoktur. Kıyamete kadar Müslümanların karşılaşacakları sorunları çözmenin yolu içtihat kapısının açık olmasıdır ve şunu bilin ki ne bu kapı kapandı ve ne de kimsenin böyle bir şeyi kapatacak yetkisi bulunmaktadır. Bu Müslümanların sahip olduğu bir haktır.
Aslında Şafi ve Hanefi âlimler bu kapının kapalı olmadığını söylemişler fakat fiilen kapanmıştır. Malikiler de Hanefi ve Şafi mezhebine yakın görüş serdederken, hiçbir yüzyıl müçtehidiz olmaz demişler, mutlak müçtehit bulunmasa bile mezhepte müçtehit olur demişlerdir. Hanbeliler ise her çağda mutlaka müçtehit bulunur diyerek bu kapıyı sonuna kadar açık tutmuşlardır. Hanbelilerin bu yaklaşımı, zaten yenilikçilerin bu mezhep mensupları arasında çıkmasına yol açmıştır. Şiilerde zaten müçtehit bulunması gerekir ve herkes yaşayan müçtehide tabi olmak zorundadır kuralı gereğince bu kapı hep açık olmuştur.
Mekasidu es-Şeria
Bu konuyu ilk kez gündeme hicrî sekizinci asırda İbrâhîm b. Mûsâ eş-Şâtıbî (ö. 790) el-Muvafakat isimli eseriyle getirmiştir. Ona göre müçtehit içtihatta bulunurken aynı zamanda konuyla ilgili şer’i maksatları (amacı) da bilmek veya düşünmek durumundadır.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(5)[email protected] - Yukarda okudum Hakında nass bulunan konularda içtihat yapılmaz anlaşılıyor. Hakkında nass bulunan oruç (bakara 187) ve hakkında nass'lar bulunan namaz ibadetlerini ve bunun gibi içinde gece ve gündüz geçen ayetleri Norveçliye, kutuplarda yaşayan müslümana ve islamın güzellikleriyle müşerref olmak isteyipte ekinoks bölgelerde yaşayanlara nasıl izah ediyorsunuz, bir iştihat kapısı açın görelim.
Aklı Selim - Ümmetim 73 firkaya ayrılacak bunlardan sadece 1 tanesi cennete girecek bknz Fırka
.Peygamberimiz (asm), bir grup ashabıyla birlikte iken, “Yahudiler 71 fırkaya bölündü, Hıristiyanlar 72 fırkaya. Ümmetim ise 73 fırkaya bölünecek. Biri dışında hepsi ateşte olacak."
Aklı Selim - Peygamber efendimiz Vedâ Hutbesi’ni okuduğu gün; “Bu gün sizin dîninizi kemâle erdirdim. Üzerinize nîmetimi tamamladım. Size din olarak İslâm dînini seçtim.” (Mâide sûresi: 3)
Aklı selim - Yahu bu ne zihniyet bu nasil dinden döndürülüş Peygamber efendimiz Vedâ Hutbesi’ni okuduğu gün; “Bu gün sizin dîninizi kemâle erdirdim.dedikten sonra kim arar müctehidi ictihadi.Arayan gafil degilmidir?siz yazmasaniz kimse bilmez sagolun yani biri okuyup onlar dinde yeni ictihatlar getirdikleri icin kevser havuzundan dondurulduklerini heee ictihat iyi birseymis hayir degil aksine kotu bir is hatta kelime kuran onu anlayabilecegimiz dilde indirilmisken...düsunen akıl sahiblerinin yollarini şaşırtmakta nedir?
Misafir - İctihat kapısı verilen karar 4 mezhep de hüküm görüyor ise ne ala..
Bütün islam coğrafyası kuşatıcı olma yönü var ise ictihat olarak önemli..
Tabi ki bu kadar ilme vakıf bir müctehid alim var mı? sorunsalı...
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.