Bismillahirrahmanirrahim
AİLE ekonomisiyle ülke ekonomisi arasında benzerlikler olduğunu düşünüyorum. Her ikisi de varlıklarını sürdürmek için bazı kurallara uymak zorunda. Aile reisi araziye, fabrikaya, iş yerine gider, üretken olursa; aile fertleri doyar, başkasına muhtaç olmaz. Devlet geniş bir ailedir. Devlet için de genişletilmiş şekliyle ve nüans farkıyla aynı kurallar geçerli. Her ikisinin de ortak özelliği “üretkenlik.” Ekonomi “üretkenliği” esas alır.
Devlet, vatandaşlarının “babası” mesabesinde! Yöneticiler vatandaşına “üretken” olmaya teşvik etmeli. Çalışma alanları açmalı; halka alın teriyle, helalinden kazanma imkânları sunmalı.
İnsanla çalışma hayatı arasındaki denge iyi kurulmalı. Devletin en başta gelen görevlerinden biri “planlama” yapmaktır. Sosyal hayatın dengeli yürümesinin yolu bu! Hükümetler “planlamayı” kılı kırk yararcasına yapmalı. Konunun uzmanlarınca, ülkenin her alandaki potansiyeli dikkate alınmalı! Ekonomi deneme yanılma yöntemiyle yürümez.
Sağlıklı ekonomide dengeler gözetilir; ihtiyaçlar öz kaynaklarla karşılanır; işsizlik önlenir. Üretim ve istihdam sağlanır. İnsanın barınma, sağlık, geçim gibi temel ihtiyaçları karşılanır. Boşluk bırakılmaz. Değilse sosyal hayat, bazı organları eksik insana dönüşür.
Ülkedeki eğitim sistemi, sosyal hayatın gerçekleriyle uyumlu olmalı. Değilse dengeler bozulur. İŞKUR müdürü bir öğrencim var. Diyor ki: “700 firma benden 1800 eleman istiyor. Bir türlü karşılayamıyoruz.” Niçin? İşveren “ara eleman” arıyor. Temizlikçi, aşçı, çırak, kaloriferci, terzi, bahçıvan… 12 yıllık zorunlu eğitim “ara eleman” yetiştirme yolunu tıkamış durumda.
SOSYAL DENGEYİ BOZMAYIN
TÜRKİYE tarım ülkesi. “Tahıl ambarı” olarak bilinen illerimiz var. Ürün çeşitliliği yönünden çok zenginiz. Dünyada, dıştan hiç destek almadan, kendi imkânlarıyla varlığını sürdürebilecek az ülke arasındayız.
Plansızlığa bakın ki, dünyada tarımıyla tanınmış ülkemiz nohut, fasulye, sarımsak, çay, kavun, karpuz, havuç, kırmızıbiber, elma, nar, soğan gibi tarım ürünlerini ithal eder duruma geldi. Bu ürünlerin en kalitelisi topraklarımızda yetişiyor. Sonuç fecaat!
Tarım Bakanlığı’nın başında önceden bir ilahiyatçı vardı, şimdi bir doktor. Peki, iş niçin ehline verilmez? Koskoca Türkiye’de tarım sektöründe yetişmiş uzman yok mu? TBMM’deki 15 Temmuz anmalarına katılan eski Başbakan Tansu Çiller, 20 senelik sessizliğini bozarak hükümeti uyardı: “Ehliyet ve liyakata dikkat edin!”
Bakan Fakıbaba’nın sözleri tarımdaki işleyişi belgeliyor: “Benden önce yolsuzluklar varmış; usulsüz faturalarla destekleme alanlar olmuş. Bu geride kaldı. Ben bunun takipçisiyim. Erkek olan şimdi yolsuzluk yapsın, görelim bakalım” (04.09.2017).
Yanlış tarım politikaları yüzünden ekilebilir arazilerin yüzde 40’ı boş kalıyor. Yetenek ve mizaçları dikkate almayan 12 yıllık zorunlu eğitim çiftçilik, çıraklık, kalfalık gibi alanları bitirdi. Köyleri boşalttı. Çiftçiliği yaşlılara bıraktı. Doğudaki vatandaşlarımız hızla batıya göç ediyor. Türkiye’nin doğusu boşalıyor. Dengeler alt üst oluyor. Bu vaziyette ekonomiyi sağlam bir zemine oturtamazsınız.
FABRİKA AÇMAK SUÇ MU?
TÜRKİYE’DE çalışan fabrikalar ya yerli veya yabancılara satıldı; ya da kapandı. Yenileri açılamadı. İnsanlar işlerini kaybettiler. Yeni fabrikalar açılamayınca istihdam daraldı.
Hükümet, bir kalemde 150 kadar stadyum, yüzme havuzu, spor tesisi, gençlik merkezi vb. tesisin açılışını yapıyor. Hayret, içinde tek fabrika yok. Fabrika açmak suç mu? Hükümetin gerekçesi şu: Devlet fabrika açmazmış; o işi girişimciler, özel sektör yaparmış.
Bu, oturmuş liberal Batı ekonomileri için doğru. Özel sektör fabrika kurar; devlet kontrol ve denetimini yapar.
Türkiye’de şartlar çok farklı! Alın doğu şehirlerini. Güvenlik sorunu yaşanıyor. Özel sektör güvenlik arar; riskli yatırımlara girmez. Ama devletin eli kolu uzundur. Vatandaşları için “adaleti” gözetir; imkânlar sağlar. Ülkenin her yerini “yaşanabilir” hale getirir.
Devlet doğuda fabrikalar açmaya, tesisler kurmaya öncülük etmek zorunda. Aksi halde doğudan batıya iç göçü önleyemezsiniz. Ekonomik denge ve adaleti alt üst edersiniz. Bir akrabam, Muşlu bir vatandaşımızın sattığı 50 dönümlük arazisinin parasıyla, Denizli’de arsa payı 50 m. olan bir daire satın aldığını anlatmıştı. İki şehir arasındaki uçurumu görüyor musunuz?
Erbakan Hoca fabrikalar açar; ülkedeki bölgesel farklılıkları gidermeye çalışırdı. Diğer fabrikaların ihtiyaç ve malzemelerini karşılayacak “fabrika yapan fabrika”dan söz ederdi. İşçiye, memura, emekliye yüzde 50 zam verdiğinde; ürünlere zam yapmadı, ek vergi koymadı; ülkenin ekonomik potansiyelini seferber etti. Türkiye’nin kendi gücüyle kalkınmasının yolunu açtı.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.