“Merhaba hemşehrim” deyince uyandım.
Aaa, Mustafa Yaman Erzincanlı mıydı? Bakırköy İmam Hatip Lisesi mezunu olan Mustafa Bey Konyalı değil miydi?
Mesele az sonra anlaşıldı.
Meğerse Mustafa beyin eşi hanımefendi Erzincanlı imiş. Eee, hanım nereli sen de oralısın, bir bakıma!
Elbette işin esprisi...
“ByLock” tuzağından 175 gün hapis kalan Avukat Mustafa Yaman Milli Gazete’yi ziyaret etti. Sohbet ettik, Genel Yayın Yönetmenimiz Mustafa Kurdaş’ın odasında.
Cezaevinde uzayan ve tahliye edildiğinde kameralara da yansıyan ak düşmüş uzun sakallarını kısaltmıştı.
Sanki biraz kilo vermiş…
Morali yerindeydi…
Heyecanından gram eksilmemişti.
Hepsinden öte devlete küs değildi.
Ama şunu da ifade etmek gerekmez mi; özgürlüğünün engellendiği bu 175 günün hesabını kim verecek, sahi!
Neyse...
Merak ettiniz değil mi? Ne konuştunuz diye… Mustafa beyin anlattıklarından aldığım notlar şöyle:
* “Cezaevindeyken tüm dünyam Milli Gazete’m ve bir küçük radyomdu. Kantinde televizyon da satılıyordu ama tercih etmedim.”
* “Gençlere sahip çıkmak lazım. Daha yaşları henüz kemale ermemiş gençler cezaevinde adeta harcanıyor. Cezaevlerini gerçek anlamda ıslah edici mekânlar yapmak lazım.”
* “Milli Görüş sayesinde kendimi hiç yalnız hissetmedim. Saadet Partisi ve bizim dernek de sağ olsunlar sürekli yanımda idi. Ziyaretler hiç eksik olmadı.”
* “Cezaevine girdiğimde bir görevli, ‘Sizin Fetöcü olmadığınızı biliyoruz. İsterseniz dilekçe verin sizi başka bir odaya nakledelim’ dedi. Öyle yaptık.”
* “Cezaevinde zaman geçirmek zor. Sivilde farklı çevrelerden insanlar zaman geçirmek için odanın duvarlarını siliyorlardı. Sürekli elbise yıkıyorlardı. Bir tanesi vardı mesela; bir başladı mı 2 saat türkü söylüyordu.”
* “Cezaevindeki mahkûmlar için gazete bulmacaları çok önemli. Saatlerce bu bulmacaları çözüyorlar.”
* “Diyanet’ten görevli gelen vaizlerin cezaevlerinde daha etkin kullanılması elzem.”
* “Yaklaşık 100 metrekare kadar bir aydınlık alan vardı. Pencerelerin baktığı. Hani, volta atılan yer. Bahçe demek zor, zira tamamen beton. Ama o beton alanın bir kenarında yeşeren bir ot vardı. O otu, o yeşilliği korumak için ak ile karayı seçtim. Bunu hiç unutamıyorum. O yeşillik bile cezaevinde bulunan biri için o kadar önemliydi ki!”
***
Mustafa Yaman bir de haber verdi. Metris Cezaevi’nin de bulunduğu yer, büyük bir gruba satılmış…
Mustafa Yaman’a “geçmiş olsun” dileklerimi buradan yineliyorum…
MANEVİYAT DOLU BİR GECE…
Ben de oradaydım…
Nerede mi?
Anadolu Gençlik Derneği (AGD) Şişli Şubesi tarafından düzenlenen “Mekke’nin Fethi” programında. Katılacağımı daha önce deklare etmiştim, katıldım.
Programa bayıldım, bayıldım...
Neydi o miniklerin sergilediği o sahneler öyle!
Hele hele, günümüz Müslümanlarının ameldeki eksiklerini anlatan o skeç başlı başında bir ders niteliğindeydi.
Geçen sene de aynı tarihte, aynı mekânda yapılan programa iştirak ettim ama bu kez salon çok daha kalabalıktı.
Saadet Partisi Şişli İlçe Başkanı Adem Akbulut ve yönetim kurulu üyeleri de oradaydı, Şişli Halide Edip Mahallesi Muhtarı Aslan Kaya da…
Saadet Partisi Erzincan/Refahiye İlçe Başkanı Turgut Ünal taa uzaklardan geldi, programa…
Psikolog/eğitimci Mustafa Öztoprak oldukça heyecanlıydı. Mekke’nin Fethi ve Kudüs konulu beliğ bir konuşma gerçekleştirdi.
***
Peki, ben neyi mi anlattım? Şunu anlattım;
“1960’lı yıllar… Eski bakanlardan, ESAM Genel Başkanı Recai Kutan Bey, Diyarbakır ve bölge illerin köylerini suya kavuşturmak ve Dicle-Fırat üzerinde kurulacak barajların projelerini hazırlamak üzere çalışmalar başlattı. Keşif yaparken bir dağın başında Amerikalılarla karşılaştı. Recai Bey bu Amerikalılara, ‘Ne arıyorsunuz burada?’ diye sordu. Güya turistlermiş! İşte bu olayı Erbakan Hoca aktarırken şu cümleleri kurdu: ‘Hepsi uydurmaydı. Adamlar fiilen casusluk yapmaktaydı. Oradaki köylülerin aklını karıştırmak, ‘sizin niye ayrı devletiniz olmasın!’ diye kışkırtmak üzere görevli yollanmışlardı. Bin yıldır birbirine kaynaşmış olan Kürt ve Türk halklarının arasını açmak için fesatlık tohumu saçmışlardı. ‘Demokratik özerklik’ diye bir şeyi kabul edemem, bunun sonu parçalanmadır. Müslümanlıkta birlik vardır, nereye gidiyorsun sen! Biz, İslam Birliği’ni kurmak için çırpınırken, Türkiye’nin bölünmesine göz yummamız imkânsızdır.’ Türkiye yıllardan beri karanlık tuzaklarla karşı karşıya. Bu tuzakları boşa çıkaracak gençlik, Anadolu Gençlik Derneği gençliğidir. Türkiye’nin gerçek sahibi sizlersiniz…”
Bunları anlattım, kısa selamlama konuşmasında…
***
Gecenin sonunda yüzünden tebessüm eksik olmayan biri vardı; AGD Şişli Şube Başkanı Abdullah Uğur. Abdullah Bey, “Elhamdülillah, programımız çok iyi geçti…” dedi ve katılımcılara, geceye emek verenlere teşekkür etti.
Hoş, manevi havası ve atmosferi yüksek bir geceydi.
AGD’li hanımefendilerin emeği çok büyüktü…
Hazırlayanlardan, katılanlardan ve de katılamayanlardan Allah (C.C.) razı olsun…
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.