1-O toplum tam manasıyla bir İslam toplumudur. Allah’a ve ahiret gününe imanı tam, İslam’ın öğretilerini tam manasıyla yaşayan bir toplumdur. Az sayıda günahın işlenmesi hemen her toplulukta olan şeydir. O toplumda din, hayatın kendisidir. Hiçbir şey zaman zaman da olsa kişileri ondan uzaklaştıramaz. O, insanların hayatı ve ruhudur. Bu sadece eda ettikleri ibadetlere mahsus bir şey de değildir. Onların ahlakı, düşünceleri, değerleri, öncelikleri, toplumsal bağları, aile ve komşu ilişkileri, alış verişleri, yeryüzünde bir yerden bir yere gidişleri, rızık peşine düşmeleri, gücü yetmeyenlere yardımda bulunmaları, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaları, idarecilere karşı yükümlülüklerini bilmeleri gibi hususlar hep dini prensipler dairesinde ele alınır. Tabii ki “toplumdaki bütün fertler bu şuura sahiptirler” demiyoruz. Bu, hiçbir zaman hiçbir toplumda tahakkuk etmiş bir şey de değildir. Nitekim Resulûllahın (S.A.V.) yaşadığı toplumda da -Kur’an’ı Kerim’in de beyan ettiği üzere- münafıklar vardı. Onlar içten İslam düşmanı oldukları halde kendilerini Müslüman gösteriyorlardı. Onlar arasında imanı zayıf olanlar, kendilerini hayırdan mahrum edenler, hayır işlerini ağırdan alanlar ve hıyanet edenler vardı. Ne var ki onların o toplumda ne bir ağırlıkları ne de o toplumun gidişatını değiştirebilecek güçleri vardı. Çünkü itici güç mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihat eden ve dini öğretilere olanca güçleriyle sarılan sadık Müslümanlardı.
2-O toplumda ümmet bilinci en üst seviyede oluşmuştu. Ümmet; dil birliği, yalnızca vatan birliği ve menfaat birliği üzerine bir araya gelmiş bir toplum değildir. Bu unsurlar cahiliye toplumlarını da bir araya getiren unsurlardır. Rabbanî manasıyla ümmet; birbirine iman bağıyla bağlı fertlerin oluşturduğu toplumdur. Bu toplumun oluşmasında dilin, ırkın, rengin ve maddi menfaatin hiçbir tesiri yoktur. Ne var ki bu durum tarihte, ilk İslam ümmetinde tahakkuk ettiği gibi tahakkuk etmemiştir. Ümmet bilincini yeryüzünde en uzun yaşatan da ilk İslam ümmeti olmuştur. Bu ümmet ne coğrafyaya göre, ne ırka göre, ne renge göre, ne de maddi menfaate göre şekillenmiştir. Bu ümmet imanî bağlarla birbirine bağlanmıştır. Arap’ı, Habeşliye, Rum’a ve İranlıya bağlamıştır. Dinde kardeşlik esası üzere yeni yeni fethedilen yerler birbirine bağlanmıştır. Bu ümmet, ümmet bilincini uzun zaman dünyada yaşattı. İslam’ın hâkim olduğu dönem ümmet bilincinin en üst seviyede olduğu göz kamaştırıcı bir dönemdir.
3-İslam toplumu ahlakî bir toplumdur. İslam toplumu İslamî prensiplerden gücünü alan ahlakî kurallarla yaşar. Bu da -bu ümmetin en bariz vasfı olsa da- sadece kadın-erkek ilişkilerini kapsayan bir kural değildir. Tabii ki kadınların açılıp saçılmasını, kadın erkek kaynaşmasını, söz, fiil ve işaretle herhangi bir şekilde hayâ perdesinin aralanmasını, hiçbir toplumun uzak kalmadığı fuhşu yasaklamaktadır. Ancak ahlakî kuralların çerçevesi bundan daha geniştir. Siyasî, iktisadî ve içtimaî her alanda olabildiği gibi fikir ve ifade alanında da olabilir. Hüküm, İslam ahlakı üzere kaimdir. Alış veriş ve sair iktisadî faaliyetler İslam ahlakı üzere kaimdir. İnsanların toplumsal ilişkileri doğruluk, güven, samimiyet, yardımlaşma ve sevgi üzerine dayanır. Kaş gözle çekiştirme, koğuculuk etme ve namusa dil uzatma üzerine değil.
4-İslam toplumu ciddi bir toplumdur. Ivır zıvır işlerle değil, önemli işlerle meşgul olur. Elbette ki ciddiyet; asık surat ve kabalık demek değildir. Ciddiyet; insanları işe ve harekete sevk eden şeydir. Bu toplumdaki insanların hedefleri yüksek hedeflerdir. Evlerde ve yollarda aylak aylak gün geçiren ve boş vakit öldürmek için bahane arayan tembel toplumların özellikleri onlarda bulunmaz.
5-İslam toplumu çalışkan bir toplumdur. İslam toplumunda çalışma ve cihat ruhu her daim canlıdır. Cihat ruhu denince sadece Allah yolunda savaşmayı kastetmiyoruz. Allah yolunda savaş İslam toplumunun hayatında büyük yer alsa da biz cihat derken her alanı kastediyoruz. İslam toplumunda yaşayan hemen herkes kendisinden istenileni yapmaya hazırdır. Her ne zaman kendisinden bir şey istense derhal koşar.
6-İslam toplumu dindar bir toplumdur. İbadet ruhu bu toplumun her bir tasarrufunda görülür. Sadece farzları değil, Allah’ın rızasını kazanmak için nafileleri de işlerler. Bütün işlerini ibadet şuuru içinde yaparlar. İdareci halkını ibadet ruhuyla yönetir, Kur’an ve fıkıh öğreticisi ibadet ruhuyla öğretir, tacir alış verişinde Allah Teala’nın sınırlarını gözetir ve işini ibadet ruhuyla yapar, eşler aile içinde ibadet ruhuyla hareket ederler. Her biri Resulûllahın (S.A.V.), “Her biriniz çobansınız ve her biriniz güttüğünüzden sorumlusunuz” hadis-i şerifinin yönlendirmesiyle hareket eder.
Bu hususiyetler, o toplumu örnek bir İslam toplumu kılmıştı. Bu toplum sayesinde İslam kısa sürede etrafa yayıldı. Dünya tarihinde benzeri görülmeyen fetihler gerçekleşti. Elli yıldan daha az bir zaman zarfında Atlas Okyanusu’ndan Hindistan ’a kadar ki alana hâkim oldu. Fethedilen beldelerde yaşayan insanlar İslam’a, herhangi bir baskı olmaksızın girdiler. İslam toplumunun sahip olduğu üstün vasıflar insanlar üzerinde etkili oldu ve insanlar bu alımlı dine seve seve girdiler. (Ali Muhammed Sallabi, Hz. Ebubekir).
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Cihan - Bugun ne kadar uzagiz bu anlayistan. Nedense fazla gurultu koparmamisti ama Cumhurbaskani gecmiste "Din insanlarin mutlulugu icindir" deyip bugunku durumun temel anlamda yanlisligini ortaya koymustu. Islam ve onun kurallarina uyma gerekliligi Allah'in emri oldugu icindir, Inanan icin kulluk en onemli gayedir.
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.