Hızlı bir değişim içindeyiz. Bizi şaşırtan, hayrete düşüren bir süreçteyiz. İslâmî düşünceden ve duygudan ve mücadeleci dönemden yepyeni ve şaşırtıcı bir sürece geçiş yapılıyor.
İnsanlar ve kitleler neredeyse akşamki düşüncelerinden sabahleyin vazgeçiyorlar. Kitleler önlerinde bulunanlar birlikte dalgalar hâlinde bir değişim yaşıyorlar. Siyasal dalgalanmaların hızına kitleler de katılıyor.
Siyasal kurumların yöneticileri günün koşullarına göre değişebiliyorlar. Halden hâle girebiliyorlar. Koşullar onları zorlayabilir. Dahası pragmatist bir tutum içinde olmaları da bir tarz olabilir. Olmaması gerekirken. Çünkü bu tür bir davranış insanı hâlden hâle sokabilir.
Türkiye siyasasına bakıldığında bu, çok açık görülebiliyor. Cumhuriyet ideolojisinin genel bakışı böyle ne yazık ki. Rüzgâr hangi yönden sert esiyorsa oraya kapılınıp gidiliyor. Müslümanların bir yüzyıl boyunca mücadele verdikleri, çaba gösterdikleri bir alanı hızla terk ediyorlar. İslâmcılıktan çıkarcılığa, modern muhafazakârlığa, ulusalcılığa oradan da Kemalizm’e geçiş yaptılar.
28 Şubat sürecinde jakobenlerin dayatmalarıyla camilerin minarelerine bayrak asılma talebine direnildi, karşı çıkıldı, istekleri yerine getirilmedi. Şu 15 Temmuz belâsı nasıl bir şeymiş ki birden ve çok sert bir dönüş ile o alana hızlı bir geçiş yapıldı. Camilerde mahya yerine bayraklar asıldı, bununla yetinilmedi, camilerin içine asıldı. Bu da yetmedi, 10 Kasım günü minarelerden saat dokuzu beş geçe sirenler çalındı. İmam hatip okullarındaki öğrenciler ile birlikte çarşaflılar, başörtülüler Anıtkabir’e gitti, kutsadı. Muhafazakâr iktidarın talimatıyla yüksek katılımlı seferler düzenlendi.
Kemalistlerden daha çok Kemalist kesilindi. Dahası, Cumhuriyet’in onuncu yılında bestelenen “On Yılda On Beş Milyon Genç Yarattık” İzmir Marşı ile söylenir oldu. Üstat Necip Fazıl’a rahmet diliyoruz. Merhum, şu marş söylendiğinde bu Batıcı pozitivist düşünceye tepki olsun diye Bir Adam Yaratmak piyesini yazmıştı, sahnelenmişti. Bir insanın insanı yaratamayacağının teziydi eseri. Ne yazık ki Üstad’ın ruh dünyasında oluşturduğu, hayalini kurduğu düşünce çizgisinden böylece uzaklaşılmış oldu. Yılların emeği boşa çıkarıldı.
Doğal olarak bu, kitleler üzerinde etkili oluyor. Hızla evriliyorlar. Televizyonlarda ve sokaklarda artık bu marşları muhafazakârlar dillendiriyor. Aklı sıra Batıcı solun elindeki malzemeleri alıyorlar. Kendilerinin o yola hızla kaydıklarını düşünemiyorlar. Ya da kitlelerin bu dünyayı ve düşünceyi benimseyecekleri akıllara gelmiyor.
Bu kitlenin kendi kendini yadsıması, kendi düşüncesinden uzaklaşması akla gelir miydi? Demek ki olabiliyormuş.
İnsanların aşırı bağlılıklarının, bağımlılıklarının kişileri zihinlerde putlaştırmanın bir sonucudur bu.
Bilişim kuşağının değişimini anlıyoruz. Çünkü onlar gözlerini açar açmaz kendilerini yepyeni bir dünyada buldular.
Hırsın insana yaptırtmayacağı şey yoktur. Hırsının kurbanı olanlar bir durumun nereye varacağını düşünmezler. Günlük ve anlık düşünürler. Sonra da koşullara göre tavır alırlar. Yeter ki çıkarlarına zarar gelmesin.
Dava sahibi olanlar kendilerini öncelemezler. Ödün vermezler. Çıkarcı yani pragmatist olamazlar. Onlar sadece kendilerinden sorumlu değildirler. Kendilerinin peşinde gelenleri düşünürler. Eğer onlarda bir sapma olursa bunun sorumlusu da olurlar.
Yöneticilik zordur. Çünkü onun yükü çok ağırdır. O yükün getireceği sonuçlara katlanmak, kaldırmak zor olabilir. Müslüman bilgelerin, özellikle kendini bilenlerin sorumluluktan kaçınmaları boşuna değil. Bunu ilk dört halife döneminde görüyoruz. Özellikle de Hazreti Ebubekir’de. Yöneticiliğe ve sorumluluğa meraklı olanlar yapıp ettiklerinin hesabını verecekler.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Cihan - Cok guzel belirtmissiniz, "camiye bayrak asilmasi" nasil bir mantiksizlik ve akil tutulmasi icinde olundugunun cok guzel bir gostergesi. Nasil aciklanabilir boyle bir sey? Kitlelerin savrulmasina gelince, ne yazik ki savrulan cogunluk zaten hicbir seye cani gonulden bagli degil. Eskiden de boyleydi, simdi de boyle. Kisacasi hayatta bir davasi, kendince bir yasam gorusu olan insan o kadar az ki.
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.