Her seçim dönemi yeni bir başlangıç ümidi verir insana. Bu defa olacak, inancıyla hoş bir duygu hâkim olur zihinlere. Bu sefer tamam inşaallah der, besmeleyi çeker, yeni bir sefer için çıkarız yola.
Meşakkatli bir yolculuğun ardından ufak bir mola verilir. O gün seçim günüdür. Millet tercihini yapar. Sandıklar açılır, oylar sayılır. Yeni dönemin takdir olunan pozisyonu ortaya çıkar. Şartların ağırlığı duruşumuzu engellemez. Bazen iktidar oluruz, bazen muhalefette kalırız. Bazen parlamentoya gireriz, bazen dışarıda bekleriz. Ümidimizi ve inancınızı hiçbir zaman yitirmeden yola devam edersiniz her daim.
Tarihin akışı içerisinde sürekli yeni fırsatlarla karşılaşırız. Girilen yolun sonu ya felaha ulaşmak olur; yaşam kalitesi yüksek, onurlu, izzetli bir toplum inşa edilir; ya da, mazallah tersi bir durum ortaya çıkar. Millet olarak birçok defa tarihin kavşak noktasına gelmiş ve bir tercihte bulunmuşuzdur. Bu durum o kadar büyük bir önem arz eder ki: Verilen karar neticesinde tarihin altın sayfasına geçmek de mümkün, aşağılara inmek de. Altyapısını Ertuğrul Gazi’nin oluşturduğu, oğlu Osman Gazi’nin adıyla anılan Osmanlı Devleti, bizlere bu konularda ibretlerle dolu muhteşem örnekler sunar. O dönemde de kavşakta bekleyen milletimiz, Ertuğrul Gazi’nin kararlı duruşu sayesinde doğru istikamete yönelmiş ve bu sayede 600 küsur sene dimdik ayakta kalmıştır. 1699 Karlofça, 1718 Pasarofça antlaşmaları ile 1839 Tanzimat düzenine geçiş ve sonrasında yaşanan isabetsizlikler ise, İslam Coğrafyasında bugünkü hazin tablonun ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Günümüzde de şartlar, milletimize önemli fırsatlar sunmaya devam ediyor. İslam dünyası, tarihi kavşakta beklemektedir. Gene önemli bir karar aşamasında bulunuyoruz. 7 Haziran seçimlerinde vereceğimiz karar neticesinde; ya silkinip ayağa kalkacağız ve tarihin yeniden yapılmasına öncülük edeceğiz, ya da, ardı arkası gelmeyen felaketlerle boğuşmaya devam edeceğiz.
Önemli gündem maddeleri olarak önümüze konulanların tamamı suni/yapay meselelerden oluşmaktadır. İçeride ve dışarıda karşılaşılan her ne varsa hepsi öyle. Bu kabil meselelere lüzumundan fazla zaman harcamak suretiyle asıl gündem maddeleri perdeleniyor. Bir an için içeride meşgul olunan işlerin problem teşkil etmekten çıktığını düşünelim. Türkiye’nin iç meseleleri hallolmuş mu olacak Dışarıda da öyle Suriye, Yemen, İran... Bu ülkelerle iktidarın gönlünden geçen bir anlaşmaya varıldığında ülkenin dış sorunları çözülmüş mü olacak Hayır. Hayır. Hayır... Asıl problem bunlar olmadığı gibi, maalesef bu konular, gerçek gündemin ve derin sorunların üzerini örtmede kullanılıyor. Yapılması gereken; içeride ve dışarıda oluşturulan aile içi sorunları büyütmek değil, İslam Kardeşliği çerçevesinde meselelerimizi yüz yüze görüşüp çözmek veya asgariye indirmektir.
Ama nerede o feraset! Milli Görüşçüler onun için yönetmeye talip oluyor.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.