24 Nisan öyle ya da böyle geçti. Önümüzde jeopolitik ve
stratejik konumumuzdan kaynaklanan ve bitmek bilmeyen yeni sıcak gündemler var.
Bir sonraki 24 Nisan a kadar en azından bu sözde soykırımı şimdilik
unutabiliriz. Ne de olsa o tarihe kadar Allah kerim, yaparız yine bir şeyler.
Peki, gerçekten de öyle olur mu Şimdi diyeceksiniz ki, ne oluyor Bu da
nereden çıktı Ne söylemeye çalışıyorsunuz
O zaman kestirmeden hemen cevap verelim: Ne olduğu belli
değil mi Şu son krizde bile etki-tepki boyutuyla yaşadığımız, hepimizin aşina
olduğu bir Türkiye klasiği değil mi Üstelik bu durum, sadece bu mesele için de
geçerli değil. Ani bunalımları-gerginlikleri bırakın, kronikleşmiş krizlerde,
sorunlarda bile olmaması gereken bir boş vermişlik hali, rahatlığı içerisinde
değil miyiz Bizi bu noktaya bu garip anlayış getirmedi mi
Bütün bu sorulara hayır cevabını veriyorsanız o zaman
geçmiş olsun, biz bu dükkanı kapatalım!
Zaten istenen de bu değil mi
Türk-İslam dünyasının Son Kalesi durumunda olan, Küçük
Asya ya sıkıştırılmış Türkiye ve Türk milleti duyarsızlaştırılmak,
şuursuzlaştırılmak, kendisine yabancılaştırılmak, tarihsel misyonundan
uzaklaştırılmak ve hatta onu reddetmek, kısacası toptan bitirilmek istenilmiyor
mu
Osmanlı nın son döneminden itibaren bir anda ortaya çıkan
şu meşhur Mandacılar gökten paraşütle mi indi Onlar değil miydi bize ülkeler
beğendirmeye çalışan ve manda olarak onlara tabi kılmak isteyen
Ya şimdi içimizdeki mandacı kafalara ne demeli
Gözümüzün içine baka baka, bizleri büyük Üstadın dediği gibi; Öz yurdunda
garip öz vatanında parya yapmaya çalışanların uzantıları, borazanları bunlar
değil mi
Ortada bir sorun var!
Peki, bize ne demeli Hepimiz efsunlaşmış gibiyiz, adeta
üzerimize ölü toprağı serpilmiş. Bananecilik, vurdumduymazlık had safhada.
Şairin dediği gibi; Aynalar bile tanıyamaz olmuş yüzümüzü .
Ya biz o ecdadın çocukları değiliz, ya da onlar bu
durumda bizim ecdadımız değil! Yok, öyle değil ise, o zaman bu durumu nasıl
izah etmek gerekir Yedi düvel bize karşı birleşmiş, en güvendiğimiz
ülkeler-liderler bile bize karşı tavır alırken, bu neyin kavgası Bir olmayı,
tek yürek olmayı nasıl unuttuk Dinimiz, tarihimiz ve misyon anlayışımız bize
bunları mı söylüyor
Yanlışlık nerede
Bu ve benzeri sorular çerçevesinde çok hızlı bir muhasebe
yapmamız şart! Aksi takdirde, içinde bulunduğumuz büyük bunalım ve bilinmezlik
bizi büyük bir felakete sürükleyeceğe benziyor. Çünkü 24 Nisan da bu husus test
edildi! Bizi soykırımla itham edenlere karşı nasıl bir durum içerisinde
olduğumuz çok net bir şekilde görüldü!
Görüldü ki, ortak sorun ve tehditlere karşı bir araya
gelebilme yeteneğini büyük ölçüde kaybetmiş bir toplum var. Ülke; milli şuurunu, duruşunu ve
hassasiyetini büyük ölçüde yitirmiş. Bu heyecanların yerini çok daha başka
şeyler almaya başlamış. Kısacası, Türkiye adeta S.O.S. veriyor.
Ve ne yazık ki Türkiye gerçekten de yalnızmış! Yalnızca
dışarısı bağlamında değil, içeride de ciddi bir yalnızlaşma söz konusu. Bu
yalnızlaşma , ülkeyi-toplumu her an kendi içerisinde bir hesaplaşma sürecine
doğru itiyor. Bu tehlikenin çok ciddi bir şekilde artık görülmesi gerekiyor.
Aksi takdirde iş işten geçmiş olacak!
Ne yapılmalı
Her şeyden Türkiye nin ivedilikle kendine gelmesi
gerekiyor. Bunun için de kendi içerisindeki tüm krizleri bir an önce dondurması
lazım. Aksi takdirde sağlıklı bir atmosfer oluşmaz. Güven açısından bu ortam
şart.
Milli mutabakat kaçınılmaz! Bu sağlanamadan hiç bir adım
atılamaz. Bunun için de tüm kesimlerin ortak paydada buluşabileceği bir ortak aklın
ve buna uygun bir zeminin inşası gerekiyor. Bu inşa sonrasında ise Türkiye nin
gerçek sorunlarına ve tarihsel misyonuna uygun, siyaset-strateji-araçlar
ahengini sağlamış yeni bir yol haritası oluşturması şart!
Eğer bunlar gerçekleştirilebilirse, zaten arkası gelir!
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.