Dergi İBB Kültür A.Ş. ve İstanbul Kitapçısı’ndan ücretsiz olarak temin edilebilir. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Turgay Anar tarafından kaleme alınan yazı “İstanbul’un Yitik Hafıza Mekânları” başlığını taşıyor. İşte, yazıda bahsi geçen kıyıda köşede kalmış fakat önemleri dolayısıyla tekrar hatırlanması gereken üç önemli mahfil!
Cafe Flamme
Beyoğlu’nda Tokatlıyan Oteli’nin karşısında, İngiliz Kanzuk Eczanesi’nin sırasındaydı. Buranın müdavimleri için Cafe Flamme’ın çeşitli anlamları vardı. Mekân; amacı birkaç dost ve ahbabıyla buluşup sohbet etmek veya vakit geçirmek isteyenler için kahvehane, sanatçı- edebiyatçıların kolayca buluşmalarına imkân sağladığı ve bir şeyler okumak veya yazmak isteyenler için kıraathane, sazlı sözlü eğlence meraklıları için karanlık çökünce hemen şekil değiştiriverme özelliği dolayısıyla eskilerin deyimiyle hanendehâne, Ramazanlarda ufak skeç ve kabarelerin oynanması yönüyle de bir nevi tiyatroydu.
Jön Türklerin toplandıkları mekân
Beyoğlu’nda kahvelerin 1850’lerde çoğalmaya ve ünlenmeye başlaması, Café Flamme’nin de bu yıllarda hizmete açıldığını düşündürmektedir. Feriha Büyükünal, Bir Zaman Tüneli: Beyoğlu isimli eserinde Café Flamme’nin 1870’lerde ünlendiği yazar. Azınlıkların işlettikleri mekânlar öyle her hafi yenin veya devlet görevlisinin elini kolunu sallayarak dolaştıkları, işlerini kolayca icra edebildikleri yerlerden değildi. Bu yüzden Cafe Flamme; Jön Türklerin, peşlerindeki hafiyelerden kurtuldukları zaman bir araya geldikleri ve meşrutiyeti ilan etmek ve devleti ele geçirmek için gözlerden uzak ve nispeten güven içinde toplanabildikleri yerlerden biriydi.
“Alafrangalık boncur, bonsuvar
/ Merhaba der isen alınmaz selam”
Erzurumlu Küçük Emrah, buranın garipliklerini bir destanında şöyle hicveder: Meşhurdur efendim Kahve-i Flam / Fransızca gerek orada kelâm / Alafrangalık boncur, bonsuvar / Merhaba der isen alınmaz selam (…) Ve hem garsonları hep seçme mahbup / Emir verir iken olurum mahcup / Hizmeti bir yana kendisi matlup / Sakızlı İmrozlu Rumiyos gulâm
Hacı Reşid Ağa’nın Kıraathanesi
Şehzadebaşı’ndaki kıraathanelerin arasında biri vardı ki diğerlerinden pek çok yönüyle ayrılırdı. Hacı Reşid Çayhanesi olarak da bilinen yer, devrin meşhur bir sürü şair ve yazarının yanı sıra devlet memurlarıyla birlikte farklı simaların da mekânıydı.
Fuzuli’nin şiirini biçilmiş ekin tarlasına çeviren Muallim
Kıraathanenin bir diğer önemli siması, Robert Kolej’de öğretmenlik yaparken Amerikalıların ondan İslamiyet’i kötüleyen kitapları çevirmesini istemeleri üzerine görevinden ayrılacak kadar dinine bağlı olan Muallim Feyzi Efendi’ydi. Muallim Feyzi; görgülü, bilgili ve hatta şiirleri “aşırılacak” kadar da değerli bir şairdi. Ama ufak bir kusuru da yok değildi: Her şiiri kendi zevkine göre düzeltme hastalığı. Onun bu huyunu bilen Neyzen Tevfik, bir zamanlar kendisinin şiirlerini de kırmızı kalemiyle çizip sayfayı kan gölüne çeviren Muallim’e güzel bir ders vermek ister. Neyzen Tevfik bir gün, Fuzuli’nin bir dizesini kendisinin olduğunu ima ederek ona okuması için verir. Muallim, şiirleri tashih etme hastalığı sebebiyle daha fazla dayanamaz ve Neyzen’e ait sandığı dizeyi bir anda biçilmiş ekin tarlasına çeviriverir. Neyzen tam bu sırada, Muallim’in kelleler alan keskin bir kılıca benzeyen kalemine sarılıp muzip bir biçimde, “Aman hocam, dur. Bu benim değil, Fuzuli’nin. Yanlışlıkla onu vermişim sana. İşte benimki.” deyiverir. Ama gelin görün ki Muallim Feyzi Efendi duyduklarından çok fazla etkilenir ve beti benzi sararıverir.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.