İsmail Mansur Özdemir
?Kara Kıtam, Gönül Yurdum; Alınyazım, Kardeşlerim?
Takdim
Bir Fransız sözü ?Afrika insanı, kendine öyle bağlar ki kendinizi ondan çekip alamazsınız.? diyor. Emperyalist şehveti azdırmak için kullanılan bu sözün tabi gerçek bir tarafı da var. Afrika ile var olan bağımı, deneyim ve gözlemlerinden süzülerek artık bir safraya dönüşen ve kalbimi ağrıtan bu birikimi paylaşma vaktimin geldiğini düşünüyorum. Ancak bu derin bağlamı tek bir makaleye sığdırma çabası da çok yorucu olacak. Bu nedenle bu paylaşımımı ruhumdan süzülen bir izlekle başlayarak tematik ve teknik sayılan bir alana doğru inşa etmenin daha doğru olacağı kanaatindeyim. Esasen bir kitap hazırlamayı zorunlu kılan bu durum için şimdilik üç seri makale ile kifayet etmek durumundayım. Aziz dava arkadaşlarımla yaşadığımız deneyimlerimizden hareketle Afrika halklarına ve Müslüman Afrika?nın yaşadığı tarihsel ve güncel drama dair bazı ipuçları sunacak olan girişimimin Büyük İslam Birliği hayalimizin olmazsa olmazı Afrika?yı daha içsel bir noktada algılamaya fırsat oluşturacağına inanıyorum.
İnsani yardım çalışmaları ve resmî görevlerim vesilesi ile çok defa bulunduğum Afrika? da özellikle Etiyopya beni derinden etkilemiştir. Munis tabiatlı insanıyla dikkat çeken, Osmanlı Afrika?sının Habeş diyarı bu coğrafya, kopkoyu bir yüzleşme ve Afrika gerçeğini anlamak için bize imkânlar sunmaktadır. Habeş eyaleti, Kızıldeniz?den İslam?ın kıblegâhına bir küffar taarruzu olsa denizin üzerinden uçarcasına murabıt olacak izzet yurtlarından biridir. Harar şehri Osmanlı Afrika?sının sembolik siyasi, idari, askeri bir karargâhı olarak önemlidir, değerlidir.
Afrika arazisinde yaşadıklarımız bizim Afrika algımızın oluşma sürecinde kalbimize güçlü dokunuşlardır. Derin mefkûremiz ve merhametli bakışımızla bu toprakları kanıksamaya karşı da oldukça dirençliyiz. Bizim, Afrika?nın şifrelerini anlama sürecimizde pek çok defa yaşadığımız benzer deneyimlerden birkaç tanesini paylaşmak okuyucuyu bu muhabbetli iklimin bir aziz yolcusu yapacağı gibi kardeşlerimizi Afrika gerçeğine doğru bir noktadan güdeleyecektir.
Habeş Diyarında Beyaz Müslümanlar!
Ekibimizle cami ve kuyu açılışı vesilesiyle, Etiyopya?nın güney bölgesinde misyonerlik çalışmalarının en yoğun ve sert bir biçimde tezahür ettiği; İsrail?in yardım kuruluşları eliyle ve tarım bakanlığının oluşturduğu kolhozlarla istila ettiği Butejira bölgesindeyiz. Kırsalda ağır ağır yürürken çocuk ve kadınlardan müteşekkil topluluklar yolun kenarında meraklı gözlerle dikilmeye başlıyorlar. Şaşkın bakışları sayesinde birbirleriyle fısıldaşırlarken bizim kim olduğumuzu sorduklarını tahmin etmemiz hiç de güç olmuyor! Habeşi tercümanımız tahminimizi doğrulamakta geç kalmıyor. Bir zaman sonra çocuklardan biri ?French (Fransız)!? diye bağırmaya başlayınca hep bir ağızdan ?French, French!? diye bağırmaya başladılar. Bağırtı o kadar arttı ki artık başka ses duyulmaz hale geldi. Çok da sevimli görünmeyen bu bağırtıyı elimi kaldırınca bir anda kestiler. Siyah derili insanda bilinçaltına inmiş beyaz hâkimiyetin net kalıntıları var. Elinizi kaldırmanız ya da bir emir kipi kullanmanız yeter bazen Afrika?da, hiç benimsemediğim kölecilik artığı bu dili nefretle anıyorum.
?Kardeşlerim! Biz Fransız değiliz!? Habeşi tercümanımızın mesajımızı iletmesiyle yüzlerdeki şaşkınlık büyüyor. Uzun bir sessizlik ve meraklı bakışlar... Duygu karmaşası yüzlerinde daha da belirgin bir hâle geliyor. ?Biz Müslümanız ve Türkiye?den geliyoruz.? Sonrasında hep bir ağızdan şaşkınlık dolu bir uğultu. Ve öğreniyoruz ki bu uğultu ?Beyaz Müslüman olur mu?? sorusunun onlarca ağızdan peş peşe haykırılmasından kaynaklanıyor... Evet, ilk defa ?Beyaz Müslüman? gören bir coğrafyadan bahsediyoruz. Soruyorlar ?Peki Türkiye neresidir?? diye. ?Türkiye Osmanlıların yurdudur.? diyoruz. Ve insanların yüzündeki şaşkınlık yerini tarifi olmayan bir mutluluğa bırakıyor; buğulandığında akla karanın eşsiz ahengini bir tablo gibi sunan Afrikalı bakışından anlıyoruz bunu... İlk defa temas ettiğim bu anı binlerce defa yaşamak isterim. O an fark ediyorum Afrika?da bize gönül kapısını açacak şifreyi: ?Müslüman Osmanlı.?
Eskimez Bir Anahtar: Osmanî Olmak
Afrika?nın kodlarını anlama konusundaki önemli deneyimlerimizden bir diğeri Somali?de başımıza geldi. Afrika?da tamamı Müslüman olan nüfusu ile kaleden bir coğrafya olan Somali?de. Güzel yüzlü insanların coğrafyası olan Somali bugün çok ağır bir küresel işgalin adresi. Yüzyıllardır parça parça edilen Somali bugün de hâlâ parçalanmaktadır.
İnsani yardımda bulunmak ve bölgesel hak ihlallerini görmek amacıyla, kuraklığın arttığı bazı dönemlerde yaşanmaz hâle gelen Ogaden bölgesindeyiz. Ağır ve sıcak bir günde önce istilacı Etiyopya askerleri tarafından durdurulduk. Resmî evraklarımızı gösterdikten sonra yolumuza devam ettik. Kısa bir zaman sonra aracımızı yerel bir milis ordusu durdurdu ve amacımızın insani yardım olduğunu anlayınca devam etmemize müsaade etti. Yaklaşık 20 km gittik ki İslami milisler bir kontrol noktasında tekrar önümüzü kestiler. Daha kabaca, yüzleri kapalı bu siyahi gençlerin sadece gözlerini görüyoruz. Gözlerinde öfke ve sert bakışlarla bize bakıyorlar, durumun sıkıntılı olduğu belli. Araçtan hızla atlayıp selam verdim. Şaşkınlıkla şoförümüzle konuşuyorlar: ?Bu Fransız gâvur bize niçin selam verdi?? Yine şoförümüz aracılığıyla konuşuyoruz:
? Kardeş biz gâvur değiliz. Müslümanız ve Türkiye?den geliyoruz.
? Türkiye mi, orası neresidir?
? Türkiye İstanbul?dur ve Osmanlı yurdudur.
Bu sefer aracısız benimle konuşuyor. Eliyle beni işaret ederek şaşkın bir soru tonuyla ?Osmanî??
Büyük bir heyecanla tekbirler getirmeye mutluluktan elindeki silahı havaya ateşlemeye başladı. Siperlerde bulunan arkadaşlarına da bu durumu heyecanla müjdelediğini anlıyorduk. Hem bu davranışıyla hem sonrasında şoförümüz aracılığıyla aktardığı düşünceleriyle kardeşliğin değerini ve Osmanlının bölgenin İslamlaşmasına yaptığı büyük hizmetleri hatırlattı. İşte bir defa daha Afrika?da Afrikalının kalbine aynı muazzez şifre ile dokunduk. En zor zamanlarımızda bile yolumuzu aydınlatan büyük şuur ve izzetli bir geçmiş.
Affar Dilinde Eskimez Bir Şarkı: ?Osmanlılar...Osmanlılar...Osmanlılar...?
Yakın zamanda yaşanan durum ise Afrika?nın büyük trajedisini gözler önüne sermesi açısından önemli. Cibuti Fransız sömürgeciliğini çok ağır tecrübe etmiş bir İslam diyarıdır. Ağır sömürgeciliğin etkisi bugün de devam etmekte ve Batılı güçlerin bölgede var ettiği terörün lojistiği tamamen bu bölgede bulunmaktadır. Ağır iklimi ve volkanik toprak yapısı ile insanın yaşam konusunda çokça zorlandığı, gördüğümüz en zor arazidir. Tajura şehri Müslüman Affar halkının yaşadığı bir bölge olarak her türlü insani yardıma muhtaç bir bölgedir.
Burada yapılan bir yardım çalışması esnasında her tarafta Türk bayraklarını gören ve bunların Osmanlı torunlarına ait olduğunu öğrenen yaşlı bir Affar teyze yüksek sesle bir şarkının kısa nakaratını tekrar etmeye başlıyor. Ne söylediği tercüme edildiğinde ?Osmanlılar iyidir, Osmanlılar hoştur ve Osmanlılar çok namusludur.? dediğini hayretle öğreniyoruz. Bu kısa nakaratın şöyle bir de hikâyesi varmış: Fransız askerleri Cibutiyi istila ederken her türlü zulmü yapmışlar. Fransız muhibbi olan azınlık az bir kitle Tajura?ya giren Fransız askerlerine alkış ve şarkılarla hoş geldin merasimi yapmışlar. Bu merasim esnasında ?Fransızlar iyidir, Fransızlar hoştur ?şeklinde tezahüratta bulunmuşlar. Bu durum Müslüman halkın çok ağrına gitmiş. Kısa bir zaman sonra Osmanlının Habeş Eyaleti valisi askerleri ile Harar?dan çıkıp bölgeye gelmiş ve Fransızları denize dökmüş. Aziz Affar halkı Osmanlı askerlerine duydukları şükranla sokaklara çıkarak bugün teyzenin bizi gördüğünde söylediği şarkıyı söylemişler: ?Osmanlılar iyidir, Osmanlılar hoştur ve Osmanlılar çok namusludur.? İşte Afrika?da ki derin hafıza budur. İşte Affar halkının derin hafızasındaki şifre de aynıdır.
Hâsıl-ı Kelâm
Deneyimlerimiz üzerinden inşa edilen yazımızın Afrika algımız ve Büyük İslam Birliği hülyamızın inşasına katkı sağlamasını arzu ediyorum. Zira Afrika bu muazzez gayretin en müstesna noktasıdır. İslam medeniyetinin en kadim ve hassas bu bölgesinde kaleme aldığım ve Afrika kokulu cümlelerle yazımı bitirmek istiyorum:
İlk Beyaz adamı gördüğünde siyah benizli insan, bu misafirini karşılamak için dizlerine kadar okyanusa saplandı, hoş geldin kardeşim... Göğsüne saplanan İspanyol mızrağının ardından anlamadığı bu derin ihanete karşı dilinden şu söz döküldü: ?Ama neden?? Elindeki camdan ayna ile Afrikalının elindeki altın ve elması değiştirirken Batı adamı, bulduğu yeni yurda kan ve gözyaşını hediye ediyordu. Ama bilemez camın yüreği var kırılıverir.
İlk defa gittiğimiz Afrika?da çocuklar sesleniyorlar:
? French, French...
? Çocuklar biz Fransız değiliz!
Peki kim bu beyaz adamlar?. Müslümanlar geldi, Türkler geldiler. Beyaz Müslüman nasıl olur? Kan ve düşmanlık getirenin yerine Allah şimdi başka bir beyazla merhamet sunuyor bize?
Cansuyu merhametin adı olarak biliniyor artık Afrika?da?
Çocuklar yollara saçılıyorlar. Kırık bir Afrika dili ile ?CANSUYU? bambaşka telaffuzlarla bambaşka boyutlara çıkıyor.
CANSUYU Afrikalıların ağızlarında başka söyleniyor... Mali?de başka, Etiyopya?da başka, Somali?de başka söylense de artık onlar da biliyor CANSUYU ne demek...
Kurbana bir büyük misyon olarak ne büyük anlam yükleniyor. Kınalı kuzular ne ağır ne mukaddes bir yükle şerefleniyor.
Bizim yaptığımız ve yapacağımız insani yardım zihnen ve kalben, istikbali İslam için bir Cansuyu hükmündedir.
CAN-SUYU can katar, ölmek üzere olana ?yetişin? diyene yetmektir Cansuyu.
Afrika?nın ne kadar da çok ihtiyacı var bu Cansuyu? na. Afrika algımız doğru ve yapılandırıcı bir mantıkla yeniden yapılanıyor.
Toparlanın Gidiyoruz ?
Afrika?nın çocukları kestiğimiz kınalı kurbanlarla, verdiğimiz karamelli şekerin tadı ile ve rengarenk balonlarla hatırlıyorlar bizi. Balon getiren amca olmak hoşluktur.
Zaten bir çocuğun dilinde merhamet şeker ve çikolatadır, bir balon oyunundan ibarettir BAYRAM.
Küçük Afrikalı çocuk elimizden tutarak yürüyor, arkadaşlarına bakıyor sanki övünüyor. Önce korkuyorlar, sonra elimizi hiç bırakmıyorlar, küçük tebessümle mutlu olup, küçük şekerlerle kendilerinden geçiyorlar, bir de bizi sorun; hoşluğundayız muhabbetin...
Elini bıraktığımız Afrika?nın elini tutmak ne demek!..
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.