Bankaların tüketiciye yönelmeleri ve kredi kartı uygulamalarını artırmaları ile birlikte hane halkının tüketici kredisi ve kredi kartı ile borçlanmasında baş döndürücü bir artış yaşanıyor. 2000 de 6,7 milyar YTL olan borçlanma, 2006 nın 9 ayında 63,5 milyar YTL ye çıkmış durumda.
İktisatçı Mustafa Sönmez, gelir dağılımın bozukluğuna paralel olarak ağır faiz yüklerine katlanarak borçlanmayı bir yaşam kültürü haline getiren hane halkının bankalar, şirketler ve hükümet tarafından kullanıldığına işaret ediyor.
Necmettin Çakmak
Bankaların tüketiciye yönelmeleri ve kredi kartı uygulamalarını artırmaları ile birlikte hane halkının tüketici kredisi ve kredi kartı ile borçlanmasında baş döndürücü bir artış yaşanıyor. 2000 yılında 4,5 milyar YTL tüketici ve 2,2 milyar YTL kredi kartı ile borçlanan hane halkı, 2001 krizinde geri çekilse de 2002 ve sonraki yıllarda hızla borçlanmış görünüyor. 2000 de 6,7 milyar YTL olan borçlanma, 2006 nın 9 ayında 63,5 milyar YTL ye çıkmış durumda. Bu da, 6 yılda borçlanmanın cari fiyatlarla yüzde 850 artması anlamına geliyor.
İktisatçı Mustafa Sönmez in yaptığı araştırmaya göre, hane halkının bankalardan tüketici kredisi ve kredi kartı ile nakit avans kullanması alışkanlığı hızla ilerliyor. Ama daha önemlisi, konut ve otomobil için yapılan borçlanmalara oranla ihtiyaç ve geçim için yapılan borçlanmalar daha çok önem kazanıyor. Öyle ki, 2000?2006 döneminde yapılan borçlanmaların toplamı 166,4 milyar YTL yi bulurken bunun yüzde 37 sinin konut ve otomobil alımı için yapıldığı, geri kalan yüzde 63 ünün gündelik harcamalar, geçim için yapıldığı anlaşılıyor.
Araştırmaya göre hane halkının bankalardan yaptıkları borçlanmanın ayrıntıları şöyle:
Konut borçlanmaları: 2000?2006 dönemi borçlanmasında yüzde 23 bir paya sahip ve son iki yılda büyük bir artış gösterdi. 2005 te 12,3 milyar YTL konut kredisi kullanan hane halkı, bu yılın ilk 9 ayında 21 milyar YTL ye çıkarmış borçlanmasını. Mayıs-Haziran dalgalanmasının konut kredilerinin faizlerini yeniden yükseltmiş olmasına rağmen konut kredilerine talep devam ediyor.
Otomobil borçlanmaları: 2000?2006 dönemi borçlanmasında yüzde 14 e yakın bir paya sahip ve son üç yılda büyük bir artış gösterdi. 2005 te 6 milyar YTL otomobil kredisi kullanan hane halkı, bu yılın ilk 9 ayında 6,5 milyar YTL ye çıkarmış borçlanmasını. Mayıs-Haziran dalgalanmasının kredi faizlerini yükseltmiş olmasına rağmen ve bazı vergisel artışlara rağmen otomobil kredi talebi geçen yılın talebinden geri kalmamış görünüyor.
İhtiyaç kredileri, nakit avansları: Tüketici kredisi olarak kullanılan ihtiyaç kredileri ve kredi kartları ile kullanılan nakit avanslar, toplam hane halkı borçlanmasında yüzde 63 gibi en önemli paya sahip. 2000?2006 döneminde, yaklaşık konut için yapılan borçlanmaya eşdeğer miktarda ihtiyaç kredisi kullanıldığı anlaşılıyor. Buna bir de kredi kartları ile yapılan nakit avans adı altındaki borçlanmalar eklendiğinde, toplam aile borçlanmalarının yüzde 63 ünün bu yolla yapıldığı görülüyor.
İhtiyaç kredisi adı altındaki tüketici kredisi kullanımı 2005 in tamamında 10 milyar YTL iken bu yılın sadece 9 ayında 16 milyar YTL ye yaklaşmış. Yine geçen yılın tamamında 17 milyar YTL yi nakit avans olarak kullanan hane halkı, bu yılın 9 ayında 20 milyar YTL nakit avans kullanmış durumda.
Araştırmaya göre, cari fiyatlarla bakıldığında hane halkının bankalardan tüketici kredisi ve nakit avans şeklinde borçlanması 2000 de yaklaşık 6,7 milyar YTL iken 2006 nın 9 ayında 64 milyar YTL ye çıkarak yüzde 850 artmış görünüyor. Bu artış, enflasyondan arındırıldığında ise artışın reel olarak yüzde 191 i bulduğu gözleniyor. Özellikle 2003 ten başlayarak borçlanmanın her yıl reel anlamda ortalama yüzde 60 dolayında arttığı belirtiliyor.
Mustafa Sönmez, borçlanmanın yaklaşık üçte ikisinin ihtiyaç ve geçim için yapılmasının vahim bir durum olduğunun altını çiziyor. Sönmez, "Konut ve otomobil için yapılan borçlanmaları anlamak mümkün ama hane halklarının borçlanmalarının yüzde 63 ünü ihtiyaç için, ya da çoğunlukla yapıldığı gibi, borcu borçla kapatmak için yapmaları hem ailenin dirliği hem de finans sisteminin geleceği açısından ciddi bir durum" tespitinde bulunuyor.
Sönmez, 1980 öncesine kadar devlet yönetim geleneği içinde risk olarak görülen ancak daha sonra demode hale getirilen borçlanma kültürünün özellikle aileler ve yeni kuşak için bir yaşam biçimi haline geldiğini vurguluyor.
Karşılığını düşünmeden kolayca borçlanan ailelerin bunun faturasını ağır ödediklerine işaret eden Sönmez, boşanmalara, aile için gerilimlere, şiddete, yolsuzluklara ve çürümüşlüğe kapı açan temkinsiz borçlanmalarda, borcu veren bankaların da büyük vebali olduğunu söylüyor. Sönmez, şunları dikkat çekiyor: "Olmadık vadelerle taksitli satışları ayyuka çıkaran şirketlerin hiç mi vebali yok? Hepsinden önemlisi bu düzeneğe çanak tutan hükümetlerin hiç mi günahı yok? Tabi ki var. Şube önlerinde kart pazarlayan, olmadı, elinde çanta ile kart pazarlamak için eleman görevlendiren bankaları, borçlananın ödeme gücü, güçsüzlük karşısında çaresizliği hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Taksitli satış, şirketlerin bankalara yaslanarak buldukları bir pazarlama biçimi. Hükümet için ise geçinmeyi borç ipine bağlamış milyonlarca ailenin bu borç tuzağı ile oyalanması canına minnet! Geçinemiyor musunuz? Kredi alın. Ödeyemiyor musunuz? Almasaydınız kardeşim, bana mı sordunuz?"
İksisatçı Mustafa Sönmez, mahkemelerin icra-iflas dosyalarının ağır yükü altında olduğunu ifade ederek, "Yakını borçlu, kanuni takibe uğramasın diye aile büyüklerinin katlanmak zorunda kaldıkları fedakârlıkların ise hiç bir istatistikte yeri yok. Esas sömürü de buradan galiba. Dar günler için damla damla yapılmış birikimler, bir küçük daire, babadan kalma bir ev, bir arsa, birkaç takı bir anda ödenememiş banka borcu için elden çıkarılmak zorunda kalınabiliyor. Çöküşün çatırdamaları banka şubelerinden, bankamatiklerden, hanelerden daha çok duyuluyor" yorumunda bulunuyor.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.